19 Ekim 2009 Pazartesi

Ahıskalı Türk Murtaza İzzetoğlu'nun Özgeçmişi

Babam Murtaza İzzetoğlu

Ahıskalı Türk Murtaza İZZETOĞLU, 10.05.1936 yılında Gürcistan’ın Ahıska ilçesinin, Ağzur Kasabası’na bağlı, Temlala Köyü’nde doğdu. Babası: İzzet ARİFOĞLU, 1892 yılında, annesi Hatice TOROMANKIZI ise 1900 yılında aynı yerde doğdular. Babası 1971 yılında, annesi ise 1973 yılında, Özbekistan Cumhuriyeti’nin, Taşkent Vilayeti’ne bağlı Akkurgan İlçesinin Alimkent Kasabası’nda vefat ettiler.
Bütün Ahıskalı Türkler gibi, Murtaza İZZETOĞLU ve ailesi de suçsuz olmalarına rağmen, 14 Kasım 1944 tarihinde Stalin’in emriyle, Gürcistan’ın Ahıska ilçesinden, Özbekistan’a sürgün edildi. Ailesi ile birlikte ilk sürgün edildikleri yer olan Semerkand Vilayeti’nde ilkokul, ortaokul, lise ve 1954-1959 yıllarında da Alişir Navai adındaki Semerkand Devlet Üniversitesi’nin



Ben Muhammed İzzetoğlu

Fizik –Matematik Fakültesi’nde 5 yıl eğitim alan ve Fizik – Matematik Öğretmeni olarak mezun olan Murtaza İZZETOĞLU, askerliğini Türkmenistan’da yaptı ve önce teğmen, daha sonra üstteğmen ve yüzbaşı oldu.
Semerkand Devlet Üniversitesi’nde eğitim aldığı 1954 yılında, 10.07.1936 yılında Gürcistan’ın Ahıska ilçesinin, Ağzur Kasabası’nda doğan Ahıskalı Türk İtibar Ali Kızı hanımefendi ile evlenen Murtaza İZZETOĞLU, 1959 yılında ailesiyle birlikte, Semerkand Vilayeti’nden Taşkent Vilayetine göç etti ve burada akrabalarının bulunduğu Akkurgan İlçesi’nin, Alimkent Kasabası’na yerleşti.


Babam Murtaza İzzetoğlu'nun yazmış olduğu kitapların kapakları

1959 - 1990 yılları arasında, Taşkent Vilayetinin, Akkurgan İlçesine bağlı Alimkent Kasabası’nda, A.A.Jdanov (Abu Ali İbn-i Sina) ve E. Telman adındaki 11 yıllık Okullar’da öğrencilere Fizik, Matematik ve Astranomi derslerini okutan Murtaza İZZETOĞLU, aynı zamanda Okul Müdür Yardımcısı ve Okul Müdürü görevlerini de yaptı.
Altı çocuğunu: Mehriban, Muhabbet, Muhammet, Meryem, Ahmet ve Mustafa’yı Alimkent Kasabası’ndaki ilkokul, ortaokul, liselerde ve başkent Taşkent’teki Meslek Yüksek Okulları ve Taşkent Devlet Üniversiteleri’nde okutan Murtaza İZZETOĞLU’nun, 31 yıl içerisinde okuttuğu öğrencileri arasında Özbekistan’da ve diğer ülkelerde çalışan yüzlerce yüksek görevli yönetici ve uzman var.
Murtaza İZZETOĞLU, ayrıca, hayatı boyunca Ahıskalı Türklerin haklı davasına sahip çıktı ve büyük mücadele vererek, yıllarca halkına hizmet etti. Çocukları çok seven Murtaza İZZETOĞLU, her zaman fakirin, yetimin, yaşlı ve hastanın yanında oldu.



Babam Murtaza İzzetoğlu'nun yazmış olduğu kitapların kapakları

1989 yılında Özbekistan’ın Fergana Vilayeti’nde ve daha sonra da 1990 yılında Taşkent Vilayeti’nde, Ahıskalı Türklere karşı meydana gelen acı olaylardan sonra, Murtaza İZZETOĞLU ve ailesi Özbekistan’dan, Ukrayna’ya göç etmek zorunda kaldı. Ukrayna’nın Donetsk Vilayeti’nin, Slavyansk Şehri’ne bağlı, Çervonıy Moloçar Kasabası’na yerleşen Murtaza İZZETOĞLU ve ailesi, 1990 – 1993 yılları arasında Ukrayna’da yaşayan Ahıskalı Türkler ve ailesi ile birlikte, Ukrayna “Vatan” ve “Anadolu” Cemiyetlerini kurarak, Ahıskalı Türklere büyük hizmetler verdi ve yıllarca devam eden mücadeleden sonra Türkiye’ye gelmeyi başardı.
Murtaza İZZETOĞLU, 1993 yılında İhlas Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Gazetesi Sahibi Dr. Enver ÖREN Abi’nin insani yardımı ile Türkiye’ye, İstanbul’a ailesi ile birlikte göç etti ve 1993 – 2000 yıllarında İhlas Holding A.Ş.’de çalıştı.
Murtaza İZZETOĞLU, İhlas Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Gazetesi Sahibi Dr. Enver ÖREN Abi’nin insani yardımıyla ile Türkiye’ye göç eden ve Türkiye’de yaşayan Ahıskalı Türklerin gayretleriyle, 1997 yılnda İstanbul’da ilk defa Ahıskalı Türkler Vakfı’nı kurdu.
Murtaza İZZETOĞLU, 1997 – 2000 yıllarında Ahıskalı Türkler Vakfı’nda çalıştı ve Türkiye’ye, İstanbul’a göç eden binlerce Ahıskalı Türk ailelerine elinden gelen hizmeti yaptı.
Murtaza İZZETOĞLU, aynı zamanda, 1997 yılında “Ahıska Tarihi ve Bazı Hatıralar”, 1999 yılında “Ahıskalı Evliyalar” ve 2003 yılında ise “Ukrayna’da Ahıska ve Tatar Türkleri” kitablarını yazdı ve yayınlattı. Murtaza İZZETOĞLU, bu kitabları Türkiye’deki, Avrupa, Amerika, Avustralya’daki ve Bağımsız Devletler Topluluğu’na bağlı, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve diğer ülkelerdeki Ahıskalı Türklere, vakıf, dernek ve federasyonlara ve yetkililere gönderdi.


Babam Murtaza İzeetoğlu'nun yazmış olduğu kitapların kapakları

Murtaza İZZETOĞLU, son dört sene ağır hasta ve felç olmasına rağmen, “Ahıskalı Türklerin Kutub Yıldızı” son ve 4. kitabını da yazıp bitirdi ve 20.10.2004 tarihinde, Ramazan ayında, İstanbul’da vefat etti. Allah rahmet etsin.
Murtaza İZZETOĞLU’nun 6 çocuğu: Mehriban, Muhabbet, Muhammet, Meryem, Ahmet ve Mustafa ve 12 torunu: Ebubekir, Firuze, Kamran, Osman, Hasan, Hüseyin, Saliha, Zeynep, Dildar, Gülşen ve İlimdar, Sariye.
Murtaza İZZETOĞLU’nun kızı Mehriban Sivaslı Semih ARAT ile, kızı Muhabbet ise, Peygamber Efendimiz’in (S.A.S.) soyundan olan Tahir Geylani ile evlidir.
Murtaza İZZETOĞLU’nun kardeşleri: Ömer İZZETOĞLU (rahmetli) ve Muhammed İZZETOĞLU (Ukrayna’da yaşıyor). Murtaza İZZETOĞLU’nun kızkardeşleri: Sulbiye hanım ve ailesi İstanbul’da yaşıyor. Kıskardeşi Totoş Hanım 2000 yılında İstanbul’da vefat etti. Refika hanım, 1948 yılında Özbekistan’da vefat etti.


Gönderen
Ahıskalı Türk Muhammet İZZETOĞLU.
Cep. 0536 933 89 96.
İhlas Haber Ajansı, TGRT TV ve Türkiye Gazetesi E.Muhabiri.
İrfan Turizm Orta Asya Sorumlusu.
İş, Tel. 0 212 513 00 25 veya 511 66 73.
Faks: 0 212 513 99 18.
Adres: Çatalçeşme Sok. No: 17. Cağaloğlu / İSTANBUL.

7 Ekim 2009 Çarşamba

68 Yıl Geldi Geçti

65 YIL GELDİ GEÇTİ

Rahmetli Turgut Özal orta Asya ve Kazakistan gezisi sırasında Ahıskalılarla görüşerek Ahıska Türklerinin vatanlarına dönmelerine yardımcı olmak için söz vermişti,ve 150 aileyi Türkiye’ye getirmişti.

Ancak bu karar yeterine uygulanmadı.Şimdi Ahıska Türkleri Türkiye Hükümetinden kendilerine sahip çıkmalarını ve Ahıskalıların kendi öz vatanlarına dönmeleri için gerekli girişimlerde bulunmalarını istediler.

Yoksa Ahıska Türkleri yiyecek,içecek fakiri değildirler.Çalışıyorlar hayatlarını sürdürüyorlar.Ama deminde söylediğim gibi Ahıska Türk
leri vatansızlık fakirdirler. Vatanlarına kavuşmayı bir bayrak altında yaşamayı özlüyorlar.

NE DEĞİŞTİ NE OLDU

Sürgün sürgün söylenirken ağızda çok kolay teleffuz ediliyor.Bir de sürgünü yaşayanlardan ne demek olduğunu dinlediğinizde acı,ızdırap
ve gözyaşları ile dolu günler,ayrılıklar ve parçalanmalar olduğunu anlayabilirsiniz.

1944 sürgün olayını ben 11 yaşımdayken ailemle birlikte yaşadım.

Sürgünlük konusunda çok şeyler yazılmıştır,daha da çok yazılıcaktır.
1937’de bütün Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Güsrcitan’da daha da
fazlasıyla aydınların çoğunu tutukladılar.Adaletten uzak bir şekilde kurşuna dizdiler.Bir kısmınıda Sibirya Kamplarına ve yeraltı maden-
lerinde tutsak olarak çalışmaya mahkum ettiler.

Bu gibi cezaların
çoğunluğuda bizim Ahıskalılara düştü.Bu haksızlıkların içinde Ahıska Kalesi’nde idam edilenler arasında benim de rahmetli babam bulunmaktadır.Bu idam edilenler Ahıska Kalesi toplu mezarlığında bulunmaktadırlar.Allah’ın Rahmeti Üzerlerin Olsun.Amin.(Sonradan masum olduklarından Yüksek Mahkeme kararıyla beraat edildiler.)

1930-1940 yılları arası değişik zulümler yaşayan Ahıskalılar
Rus-Finlandiya ve Rus-Alman Savaşı ile de büyük kayıplar verdiler.


1944’te savaşın Rusların lehine dönmeye başlaması ile Moskova
Kremlin kararı ile 1944 yılı kasım ayının 14 ünü 15ine bağlayan gece
220 civarında Ahıska köylerini basarak herkesi evlerinden dışarı çı-
kardılar. ‘Almanlar gelip burayı bombalıyacaklarsizleri daha güvenli
yerlere götüreceğiz,savaş bittikten sonra hemen yuvalarınıza dönecek-
siniz’diye milleti kandırdılar ve köyleri 2-3 saat içinde boşalttılar.

Tabii herkes panik içerisinde apar topar evlerinden çıkarılarak köyü-
müzdeki Ağalık Bahçesi diye adlandırılan meydanlığa milleti yığdılar.
Bizleri sabahtan akşama kadar beklettiler, bizleri götürecek araçlar daha henüz gelmemişti. Daha sonra bizleri Amerikan Studabekır arabalarıyla tren yolu istasyona götürdüler. Orada bizleri hayvan taşıyan vagonlara doldurdular. Bir akşamda tamamlanan bu operasyonda Ahıskalılar meçhul yolculuğuna başladılar.

Yolculuğa başlamadan önce bizlere her istasyonda yemek ve ekmek
vereceklerini söylediler.Ancak mevsimin kış olması nedeniyle istas-
yonlarda alınan yemek ve ekmekler donuyordu.Ve ekmekler ancak
baltalar ile kesilerek dağıtılıyordu.Bu zulmü ben 11 yaşında yaşadım
ve gözlerimle gördüm.

Bu yolculuk sırasında Ahıskalılar büyük kayıp-
larla yolculuklarını tamamladı.Çünkü yola çıkanların çoğu yaşlı,çocuk
ve hastalar ile savaştan dönen yaralı ve sakatlardı.Hatta tren her istas-
yonda durduğunda vagonlara görevliler tek tek gelerek hasta ve ölü olup olmadığını soruyor,ölenleri alıp götürüyorlardı.Ama biz nereye
götürdüklerini bilmiyorduk.

Bu durum üzerine aramızdaki büyükler-
imiz hasta ve ölüleri sorduğunda bunları çarşaflara gizleyerek ‘’yok’’
cevabını veriyor,trenin ilk durduğu istasyonlarda gizli ve kürek ve kazma olmadan ölenleri vagonların altından öteye götürerek çöllerde
kumlara elleriyle gömüyorlardı.

Hatta bu şekilde cenazeleri gömerler-
ken uzun zaman geçmesi sebebiyle trenin kalkmasına yetişemeyenler
oldu.Bu yetişemeyenlerin bazıları çileli kendi imkanlarıyla ailelerine ulaşmayı başardı.Fakat ölülerle kalanlar çok oldu.

Tren yolculuğu açlık,hastalık,sefalet içerisinde kayıplar vererek
25-30 gün sürdü.Bu tren yolculuğunu yaşamış birisi olarak olanların
hepsini anlatmaya benim lügatım yetmez.Ne zaman bu yolculuğumu
anlatmaya başlasam o günkü yaşadıklarımı aynen yaşıyor ve heyecan-
lanıyorum.

Sürgünde olduğumuz çöl iklimlerinde yaşadığımız ilk 1945-1947’li
yıllarda açlıktan,epidemiya hastalıklarından Kafkas halkı olarak susuz
ve içme suyu yetişmezliği nedeniyle çöl mıntakalarında adapte olana kadar da onbinlerce insanlarımızı kaybettik. ‘Ola baba Atın ölümü
arpadan olsun ver suyu doyana kadar içeyim.Çay benim susuzluğumu
kesmez’
deyip içilmeyen suları da içerek epidemiya hastalıkları bu ne-
denle artmıştı.


Köyümüzden çıktık kış fasilleri,
Gurbette geçirdik yıl asirleri.
Kırgın olup kesti çok nesilleri,
Her familyadan tek tek kalan ağlasın.

Yaşardık Kafkas’ta çok güzel yerde,
Avcılık ederdik kekliğe kurda.
Üç kardeşim ve dört bacım nerde,
Ana babadan ayrı düşen ağlasın
.

İşte bu her familyadan (her aileden) tek tek kalan ağlasın;Bu acı sözün
anlamıda 1945-1947 yılları arası açlık ve epidemiya hastalıklarından
bazı ailelerinde nesilleri kesilip kimsesi kalmamıştı.

Ölenlerin sayısı çok olduğundan meftaları kaldırıp gömmeye defin etmeye insan ye-
tişmezdi.Meftalar evlerinde birkaç günlere kadar kalmış oluyordu.

1956’ya kadar sıkı yönetim altında bizler bir ilçeden başka bir ilçeye
gidemezdik.Eğer yakalansalar üstelik 20 sene Sibirya Kamplarına
mahkum olacaklarına zorla imza attırmıştılar.


1956’da sıkı yönetim rejiminden azat olduktan sonra vatanımız Ahıs
ka’ya dönmek mücadelesi başlamıştır.Bu mücadeleye öncülük eden
liderlerimiz;Latifşah Barataşvili (Udeli),Mevlüt Bayrakdarov
(Zanavli),Enver Odabaşov(Apiyetli),Ellez İzzetoğlu,(Caralli),Abuzer
Seferov,(Varhanlı),Halil Umarov (Valeli),Yusuf Sarvarov(Abastuman
li),Murtaze İzzetoğlu(Temlalali)lar vatana dönmek sevincine temel atmış olsalar da maalesef vatana dönüş sevincini paylaşmaya ömürleri yetmedi.Allah’ın Rahmeti Üzerlerinde Olsun.Amin.

Kutsal vatanımız Ahıska’ya dönmek yolunu açmakta yukarıda adları geçen lidelerimizin devamcısı sayın Süleyman Barbakadze,Sayın İsmail Molidze, Sarvar Tederov gii liderlerimiz ana
vatana dönme mücadelesini hızlandırmada fedakarlık göstermektedirler.

Bu kutsal çalışmalarında başarılar arz ederim.

Sürgünlüğümüzden bugüne kadar Ahıskalılar konusunda çok yazılar
yazılmıştır ve yazılmaya devam edecektir.

Ahıskalıların esasen tek bir arzusu vardır.O da vatan sahibi olmak,
bayrak sahibi olmak,bir bayrak altına toplanmaktır.Ortak değer yargı-
larına sahip olmamız sebebiyle Türkiye’den destek bekliyen Ahıska-
lıların vatanlarına kavuşabilmenin sadece Türkiye’nin siyasi ağırlığını
göstermesiyle mümkün olabileceğine inanıyor ve Ağabey dedikleri
Anadolu insanına bu ümitle bakıyorlar.

Benim yazılarımda eksiklikler,yanlışlıklar tabiî ki olabilir.Her türlü görüş ve önerinizi bekliyorum

Saygılarımla
Bahadır Metan ENVEROĞLU
Öz Ahıskalı

Bahadır Metan Enveroğlu Kimdir?

Bahadır Metan ENVEROĞLU kimdir?


Tarih yazmak tarih yapmaktan zordur derler. Tarihi bir de bizzat yaşayan insanlardan dinlemek ve anlamaya çalışmak ise apayrı bir olaydır. Günümüzde yakın tarihin olaylarına bizzat şahit olmuş halen yaşamaya devam eden bir çok insan bulunmaktadır.Bu insanlardan birisi de Bahadır Metan Enveroğlu’dur. Bahadır Metan’ın hayatını kısa ve öz bir şekilde sizler ile paylaşmaya çalışacağım.

Bahadır Metan Enveroğlu 15.06.1934 yılında Gürcistan’ın Ahıska Bölgesininde (Aspindza Reyonunda) dünyaya gelmiştir. Annesi Hediye Hanım , babası Enver Metan Bey’dir. Annesi ,babası, kız kardeşi Bilor Hanım ve ailenin en yaşlı üyesi babaanne Mümine Hanım Gürcistan’ın Ahıska Bölgesinde 1944 Sürgününe kadar birlikte huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşamışlardır.Ancak mutlu aile tablosu onlar için pek uzun sürmeyecektir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın babası Enver Bey, annesi Hediye Hanım ve ortada Bahadır Metan.

1937 yılında Aspindza’da yaşayan ve Aspindza Eğitim Müdürlü’ğünde çalışan Bahadır Metan’ın babası Enver Bey’in evinin kapısı birgün hükümet görevlileri tarafından çalınır.Kapıyı açan Hediye Hanıma kocası Enver Bey’i sorarlar.Hediye Hanım da Enver Bey’in evde olduğunu,İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde yapılacak olan toplantıya hazırlandığını ve kahvaltı yapmak üzere olduklarını söyler, görevlileri kahvaltıya buyur eder. Görevliler eve girmeyeceklerini söylerler. Görevlilerin geldiğini duyan Enver Bey onları hiç bekletmeden kapıya doğru ilerler. Daha sonra görevlilerden biri Enver Bey'in kulağına birşeyler fısıldar.Enver Bey Hanımı Hediye Hanım'a ‘ben birazdan dönerim’ diyerek görevliler ile birlikte gider.Bu ayrılıştan sonra Enver Bey bir daha evine hiç dönemeyecektir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Ahmediye Camisi ve Medresesi şu andaki görünüşü


Ahıska Kalesi içinde 1749’da inşa edilen Ahmediye Camisi ve Medresesi bulunmaktadır. Bir zamanlar Ahmediye Medresesinde birçok İslam Alimi yetişmiştir. Bolşevik Rejiminde hükümet görevlileri tarafından yakalanan bu masum insanlar bu cami ve medreseye doldurulmuştur. Burada toplanan insanlar çeşitli işkencelere maruz kalmışlar,kimileri Sibirya’ya sürgüne gönderilmiş kimileri de şehit edilmişlerdir. Binlerce insan haksız yere Sovyet Rejimini kurbanı olmuştur. Bahadır Metan’ın babası da bu medresede hükümet görevlileri tarafından şehit edilmiştir. Bahadır Metan henüz daha üç yaşındadır ve tüm bu olup bitenlerden habersizdir.



Bahadır Metan'ın Arşivinden
Enver Bey'in Rus Dilinde Yazılmış Beraat Belgesi

Ne acıdır ki Babadır Metan’ın babası Enver Bey’in suçsuzluğu yıllar sonra mahkeme tarafından kanıtlanmış ve suçsuz olduğuna dair beraati verilmiştir. Ancak bu gecikmiş karar şehit edilen Enver Bey’in ve ailesinin acılarını hafifletmeye yetmemiştir.

Tüm bu yaşanan olaylardan sonra üç yaşında öksüz kalan Bahadır Metan ailesi ile birlikte kendi köyleri olan Oşora’ya geri dönmüştür. Annesi Hediye Hanım altı aylık kız kardeşine hamile iken evin tüm sorumluluğunu üstlenmiştir.

Bahadır Metan 1941 yılında Oşora Mektebinde okumaya başlamıştır . O ve ailesi bundan sonra huzurlu bir hayat sürmeyi umut ediyorlardı ki bu sefer de 1944 sürgün faciası ile karşılaşacaklardı.

1944 de savaş Rusların lehine dönmeye başlamıştı. Kızıl Ordu 1944 yılı Kasım ayının 14 ünü 15 ine bağlayan gece iki yüz civarında Ahıska Köyünü basarak herkesi evlerinden dışarı çıkarmışlardı. ‘Almanlar gelip burayı bombalayacaklar, sizleri daha güvenli yerlere götüreceğiz, savaş bittikten sonra hemen yuvalarınıza döneceksiniz’ diye köylüleri kandırdılar. Herkesi Ağalık Bahçesi diye anılan meydanda topladılar. Uzun bir süre kendilerini götürecek arabaları beklediler. Nihayetinde toplanan insanları Amerikan Studabekir arabalarıyla tren istasyonuna götürürüler.Bu masum Ahıska Türklerini istasyonda bekleyen boş hayvan vagonlarına doldururlar. Böylelikle Ahıska Türklerinin meçhule yolculuğu başlamış oldu.

Yola çıkanların çoğu yaşlı,hasta,savaştan dönen yaralılar, kadın ve çocuklardı. Ruslar her istasyonda yemek ve ekmek vereceklerini söylemişlerdi. Ancak mevsimin kış olması nedeni ile alınan ekmek ve yemekler anında donuyordu. Öyle ki ekmekler balta ile kesilip dağıtılıyordu.

Ruslar her istasyonda mola anında vagonları tek tek dolaşarak hasta ve ölü olup olmadığını soruyorlar, ölenleri alıp götürüyorlar. Aileler bu durumda hasta ve ölüleri çarşaflara sararak gelen askerlere ‘yok’ cevabını veriyorlardı. Trenin ilk durduğu istasyonda gizli bir şekilde kazma ve kürek olmadan ölenleri kendi elleri ile gömüyorlardı.

Yirmi beş otuz gün hastalık,açlık ve sefalet içerisinde devam eden bu meçhul yolculuk (sürgün) sonunda ardında büyük kayıplar bırakarak sona ermiştir. Bahadır Metan tüm bu olayları henüz on bir yaşındayken yaşamış küçük bir çocuktur. Burada ancak bir kısmını sizlere aktarabildiğimiz yaşanan olaylar Bahadır Metan’ın hayatında unutulmaz ve derin izler bırakmıştır.

Gece yarısı Kazakistan’ın Çimkent vilayeti Sayram Rayonu Çernovodski (Karasu) Demir Yolu İstasyonuna gelen trenin vagon kapıları açılmaya başlanmıştır. Askerler gelen emirle herkesi vagondan apar topar aşağıya indirmeye başladılar. Evlerinden bazı ev eşyalarını getirebilenler ve getiremeyenler grup grup toplanmışlardı. İstasyonda kendilerini almaya gelecek olan öküz ve at arabalarını beklemeye başladılar. Mevsim kıştı ve hava oldukça soğuktu. Ertesi sabah beklenen arabalar gelebilmişti. Aileler çeşitli yerlere yerleştirilmek üzere arabalara bindirilirler.

Diğer Ahıskalı Aileler gibi Bahadır Metan ve ailesi de halkı Müslüman olan bir yere yerleştirilmişti. Yaşlılar ezan okuyup namaz kılarak bundan sonra aradıkları huzuru bulmak amacıyla Allah’a dua ettiler. Yerli halk yeni gelen misafirlerine sevgi ve ilgi ile yaklaştı. Bahadır Metan ve Ailesi buraya alışmakta zorluk çekmedi. Böylelikle Bahadır Metan’ın hayatında yeni bir sayfa açılmış oldu.

Burada Hükümet tarafından görevlendirilen Komisyon Bahadır Metan ve ailesini nüfusa kayıt ettiler. Çalışacak durumda olanlar Kolhoz (Kolektif Hocalık ) da çalışacaktır, okul yaşındakiler ise mektebe gidecektir.

Ardından yine Hükümet tarafından görevlendirilen Komisyon kendilerine yiyecek yardımında bulunur ve ekin ekmek için arazi verirler.

Acı günlerinin hatırası elbette hafızalardan kolay kolay silinmeyecektir. Ancak yine de Ahıskalılar vatanları olmadan hayatlarını gurbette şükran duyguları içerisinde devam ettirmeyi öğreneceklerdir.

Bahadır Metan 1944-1954 yılları arasında Kazakistan’da orta okulunu tamamlamıştır. Daha sonra tahsiline devam etmek için ailesi birlikte Özbekistan’a göç etmiştir. Tabi bu göç hiç de kolay olmamıştır. 1956’ya kadar onlara bir kazadan ikinci bir kazaya gitmek yasaktı. Özbekistan’a bu yüzden gizli ve kaçak olarak gitmişlerdir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Ortaokul sonunda Bahadır Metan'ın çekilen bir fotografı


Bahadır Metan 1958 yılında Taşkent Endüstriyel Teknik Lisesinin inşaat fakültesini tamamlayıp Yeniyol, Çinaz, Akkorgan Rayonlarında 1984 yılına kadar inşaat yönetmeni olarak görev yapmıştır.

Bahadır Metan inşaat fakültesinin yanında iki üniversite daha bitirmiştir.

1963-1968 yılları arasında Taşkent Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesini bitirerek,
gece okulundan (Lala Mektebi) Tarih Coğrafya ve Hukuk alanında öğretmenlik yapmıştır.

Tarih Fakültesinde okurken eş zamanlı olarak 1960- 1966 yılları arasında Taşkent Uluslararası İlişkiler Halk Üniversitesi Gece bölümünde Uluslararası İlişkiler eğitimi almıştır.

Daha sonra Sovyetler Birliği çapında Bilim Cemiyeti Taşkent Şubesinde faaliyette bulunmuştur.

Tüm bu parlak eğitim ve iş kariyerinden sonra Bahadır Metan yaşadığı hayat tecrübelerini ve vatan hasreti ile dolu duygularını geniş halk kitlelerine aktarmak amacıyla devlet yönetiminde görev almıştır. 1970 - 1980 yılları arasında Özbekistan'ın Akkorgan Rayonunda Milletvekilliği ve aynı zamanda Belediye Başkan yardımcılığı yapmıştır.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan Milletvekili iken çekilen fotografı, Özbekistan


Bahadır Metan’ın hiç bitmeyen vatan özlemi onun içini kemirip durmaktaydı. En sonunda Gürcistan’ın Ahıska’ya 70 km uzağında bulunan Haşur Rayonuna ailecek göç etmiştir. Burada 13 sene Rusya’nın Roztov Şehri Haşur Şubesi Podşibnik Bilya fabrikasında baş mühendis olarak çalışmaya devam etmiştir.Böylelikle doğduğu, çocukluğunun geçtiği ve akrabalarının yaşadığı toprakları bir kez daha görme şansına sahip olmuştur.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın doğum yeri olan Aspindza Rayonunu ziyareti


1992 yılında Türkiye ile Gümrük sınır kapıları artık açılmıştır. Bahadır Metan birkaç defa Türkiye’ye turist olarak gidip gelmiştir. Türkiye’de akrabalarını arayıp onların çoğu ile buluşup kaynaşmıştır. Nihayetinde 1997 yılında Türkiye’ye ailesi ile birlikte kalıcı olarak gelmiştir.

Şu an ailesi ile birlikte Bursa’da yaşamaktadır. Emekli ve iki çocuk babasıdır. Çocukları Taşkent Devlet Üniversitesi mezunudurlar. İkisi de şu an Bursa’da müzik öğretmeni olarak çalışmaktadır. Bahadır Metan’ın eşi Medeiyet Hanım ise 40 sene Özbekistan’da Özbek Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak orta okulda ders vermiştir. Şu an eşi de emeklidir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın Türkiye'deki akrabaları ile buluşmasında çekilen bir fotograf

Bahadır Metan bu duygular ile hayata, vatanına ve akrabalarına gönülden bağlı bir insan. Bu uğurda çeşitli derneklere üye olmuş, onlara öncülük etmiş, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazmıştır. Hayatını kendinden sonra gelecek olanlara ışık olmaya adamıştır, ilerleyen yaşı bu kutsal görevi yerine getirmesine mani olamamıştır halen mücadelesine devam etmektedir.


Bahadır Metan'ın çalışma masasında çekilen bir fotografı

Bahadır Metan yetmiş beş yıllık yaşadığı hüzünlü,sevinçli ve mutlu günlerini inançla, gururla ve şükran ile anıyor.

Bahadır Metan’ın hayatını ve hatıralarını burada anlatmaya ne kelimelerimiz yeter ne de zamanımız. Yetmiş beş yıllık dolu dolu geçen bir hayat dile kolay geliyor.

Bir milletin vatanı için verdiği bu mücadeleyi okudukça ve gördükçe vatanımızın kıymetini daha iyi anlıyoruz. Atalarımız da vatanımız için benzeri mücadeleler vermişlerdir. Bugün bir vatana sahip isek bunun Atalarımızın yapmış olduğu fedakarlıklar neticesinde olduğunu unutmamalıyız . En az atalarımız kadar vatanımıza sahip çıkmalıyız. Yaşanan olaylardan ve tarihten ibret almalıyız.

Özhan GÜRSOY,31.01.2009 BURSA