65 YIL GELDİ GEÇTİ
Rahmetli Turgut Özal orta Asya ve Kazakistan gezisi sırasında Ahıskalılarla görüşerek Ahıska Türklerinin vatanlarına dönmelerine yardımcı olmak için söz vermişti,ve 150 aileyi Türkiye’ye getirmişti.
Ancak bu karar yeterine uygulanmadı.Şimdi Ahıska Türkleri Türkiye Hükümetinden kendilerine sahip çıkmalarını ve Ahıskalıların kendi öz vatanlarına dönmeleri için gerekli girişimlerde bulunmalarını istediler.
Yoksa Ahıska Türkleri yiyecek,içecek fakiri değildirler.Çalışıyorlar hayatlarını sürdürüyorlar.Ama deminde söylediğim gibi Ahıska Türk
leri vatansızlık fakirdirler. Vatanlarına kavuşmayı bir bayrak altında yaşamayı özlüyorlar.
NE DEĞİŞTİ NE OLDU
Sürgün sürgün söylenirken ağızda çok kolay teleffuz ediliyor.Bir de sürgünü yaşayanlardan ne demek olduğunu dinlediğinizde acı,ızdırap
ve gözyaşları ile dolu günler,ayrılıklar ve parçalanmalar olduğunu anlayabilirsiniz.
1944 sürgün olayını ben 11 yaşımdayken ailemle birlikte yaşadım.
Sürgünlük konusunda çok şeyler yazılmıştır,daha da çok yazılıcaktır.
1937’de bütün Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Güsrcitan’da daha da
fazlasıyla aydınların çoğunu tutukladılar.Adaletten uzak bir şekilde kurşuna dizdiler.Bir kısmınıda Sibirya Kamplarına ve yeraltı maden-
lerinde tutsak olarak çalışmaya mahkum ettiler.
Bu gibi cezaların
çoğunluğuda bizim Ahıskalılara düştü.Bu haksızlıkların içinde Ahıska Kalesi’nde idam edilenler arasında benim de rahmetli babam bulunmaktadır.Bu idam edilenler Ahıska Kalesi toplu mezarlığında bulunmaktadırlar.Allah’ın Rahmeti Üzerlerin Olsun.Amin.(Sonradan masum olduklarından Yüksek Mahkeme kararıyla beraat edildiler.)
1930-1940 yılları arası değişik zulümler yaşayan Ahıskalılar
Rus-Finlandiya ve Rus-Alman Savaşı ile de büyük kayıplar verdiler.
1944’te savaşın Rusların lehine dönmeye başlaması ile Moskova
Kremlin kararı ile 1944 yılı kasım ayının 14 ünü 15ine bağlayan gece
220 civarında Ahıska köylerini basarak herkesi evlerinden dışarı çı-
kardılar. ‘Almanlar gelip burayı bombalıyacaklarsizleri daha güvenli
yerlere götüreceğiz,savaş bittikten sonra hemen yuvalarınıza dönecek-
siniz’diye milleti kandırdılar ve köyleri 2-3 saat içinde boşalttılar.
Tabii herkes panik içerisinde apar topar evlerinden çıkarılarak köyü-
müzdeki Ağalık Bahçesi diye adlandırılan meydanlığa milleti yığdılar.
Bizleri sabahtan akşama kadar beklettiler, bizleri götürecek araçlar daha henüz gelmemişti. Daha sonra bizleri Amerikan Studabekır arabalarıyla tren yolu istasyona götürdüler. Orada bizleri hayvan taşıyan vagonlara doldurdular. Bir akşamda tamamlanan bu operasyonda Ahıskalılar meçhul yolculuğuna başladılar.
Yolculuğa başlamadan önce bizlere her istasyonda yemek ve ekmek
vereceklerini söylediler.Ancak mevsimin kış olması nedeniyle istas-
yonlarda alınan yemek ve ekmekler donuyordu.Ve ekmekler ancak
baltalar ile kesilerek dağıtılıyordu.Bu zulmü ben 11 yaşında yaşadım
ve gözlerimle gördüm.
Bu yolculuk sırasında Ahıskalılar büyük kayıp-
larla yolculuklarını tamamladı.Çünkü yola çıkanların çoğu yaşlı,çocuk
ve hastalar ile savaştan dönen yaralı ve sakatlardı.Hatta tren her istas-
yonda durduğunda vagonlara görevliler tek tek gelerek hasta ve ölü olup olmadığını soruyor,ölenleri alıp götürüyorlardı.Ama biz nereye
götürdüklerini bilmiyorduk.
Bu durum üzerine aramızdaki büyükler-
imiz hasta ve ölüleri sorduğunda bunları çarşaflara gizleyerek ‘’yok’’
cevabını veriyor,trenin ilk durduğu istasyonlarda gizli ve kürek ve kazma olmadan ölenleri vagonların altından öteye götürerek çöllerde
kumlara elleriyle gömüyorlardı.
Hatta bu şekilde cenazeleri gömerler-
ken uzun zaman geçmesi sebebiyle trenin kalkmasına yetişemeyenler
oldu.Bu yetişemeyenlerin bazıları çileli kendi imkanlarıyla ailelerine ulaşmayı başardı.Fakat ölülerle kalanlar çok oldu.
Tren yolculuğu açlık,hastalık,sefalet içerisinde kayıplar vererek
25-30 gün sürdü.Bu tren yolculuğunu yaşamış birisi olarak olanların
hepsini anlatmaya benim lügatım yetmez.Ne zaman bu yolculuğumu
anlatmaya başlasam o günkü yaşadıklarımı aynen yaşıyor ve heyecan-
lanıyorum.
Sürgünde olduğumuz çöl iklimlerinde yaşadığımız ilk 1945-1947’li
yıllarda açlıktan,epidemiya hastalıklarından Kafkas halkı olarak susuz
ve içme suyu yetişmezliği nedeniyle çöl mıntakalarında adapte olana kadar da onbinlerce insanlarımızı kaybettik. ‘Ola baba Atın ölümü
arpadan olsun ver suyu doyana kadar içeyim.Çay benim susuzluğumu
kesmez’ deyip içilmeyen suları da içerek epidemiya hastalıkları bu ne-
denle artmıştı.
Köyümüzden çıktık kış fasilleri,
Gurbette geçirdik yıl asirleri.
Kırgın olup kesti çok nesilleri,
Her familyadan tek tek kalan ağlasın.
Yaşardık Kafkas’ta çok güzel yerde,
Avcılık ederdik kekliğe kurda.
Üç kardeşim ve dört bacım nerde,
Ana babadan ayrı düşen ağlasın.
İşte bu her familyadan (her aileden) tek tek kalan ağlasın;Bu acı sözün
anlamıda 1945-1947 yılları arası açlık ve epidemiya hastalıklarından
bazı ailelerinde nesilleri kesilip kimsesi kalmamıştı.
Ölenlerin sayısı çok olduğundan meftaları kaldırıp gömmeye defin etmeye insan ye-
tişmezdi.Meftalar evlerinde birkaç günlere kadar kalmış oluyordu.
1956’ya kadar sıkı yönetim altında bizler bir ilçeden başka bir ilçeye
gidemezdik.Eğer yakalansalar üstelik 20 sene Sibirya Kamplarına
mahkum olacaklarına zorla imza attırmıştılar.
1956’da sıkı yönetim rejiminden azat olduktan sonra vatanımız Ahıs
ka’ya dönmek mücadelesi başlamıştır.Bu mücadeleye öncülük eden
liderlerimiz;Latifşah Barataşvili (Udeli),Mevlüt Bayrakdarov
(Zanavli),Enver Odabaşov(Apiyetli),Ellez İzzetoğlu,(Caralli),Abuzer
Seferov,(Varhanlı),Halil Umarov (Valeli),Yusuf Sarvarov(Abastuman
li),Murtaze İzzetoğlu(Temlalali)lar vatana dönmek sevincine temel atmış olsalar da maalesef vatana dönüş sevincini paylaşmaya ömürleri yetmedi.Allah’ın Rahmeti Üzerlerinde Olsun.Amin.
Kutsal vatanımız Ahıska’ya dönmek yolunu açmakta yukarıda adları geçen lidelerimizin devamcısı sayın Süleyman Barbakadze,Sayın İsmail Molidze, Sarvar Tederov gii liderlerimiz ana
Rahmetli Turgut Özal orta Asya ve Kazakistan gezisi sırasında Ahıskalılarla görüşerek Ahıska Türklerinin vatanlarına dönmelerine yardımcı olmak için söz vermişti,ve 150 aileyi Türkiye’ye getirmişti.
Ancak bu karar yeterine uygulanmadı.Şimdi Ahıska Türkleri Türkiye Hükümetinden kendilerine sahip çıkmalarını ve Ahıskalıların kendi öz vatanlarına dönmeleri için gerekli girişimlerde bulunmalarını istediler.
Yoksa Ahıska Türkleri yiyecek,içecek fakiri değildirler.Çalışıyorlar hayatlarını sürdürüyorlar.Ama deminde söylediğim gibi Ahıska Türk
leri vatansızlık fakirdirler. Vatanlarına kavuşmayı bir bayrak altında yaşamayı özlüyorlar.
NE DEĞİŞTİ NE OLDU
Sürgün sürgün söylenirken ağızda çok kolay teleffuz ediliyor.Bir de sürgünü yaşayanlardan ne demek olduğunu dinlediğinizde acı,ızdırap
ve gözyaşları ile dolu günler,ayrılıklar ve parçalanmalar olduğunu anlayabilirsiniz.
1944 sürgün olayını ben 11 yaşımdayken ailemle birlikte yaşadım.
Sürgünlük konusunda çok şeyler yazılmıştır,daha da çok yazılıcaktır.
1937’de bütün Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Güsrcitan’da daha da
fazlasıyla aydınların çoğunu tutukladılar.Adaletten uzak bir şekilde kurşuna dizdiler.Bir kısmınıda Sibirya Kamplarına ve yeraltı maden-
lerinde tutsak olarak çalışmaya mahkum ettiler.
Bu gibi cezaların
çoğunluğuda bizim Ahıskalılara düştü.Bu haksızlıkların içinde Ahıska Kalesi’nde idam edilenler arasında benim de rahmetli babam bulunmaktadır.Bu idam edilenler Ahıska Kalesi toplu mezarlığında bulunmaktadırlar.Allah’ın Rahmeti Üzerlerin Olsun.Amin.(Sonradan masum olduklarından Yüksek Mahkeme kararıyla beraat edildiler.)
1930-1940 yılları arası değişik zulümler yaşayan Ahıskalılar
Rus-Finlandiya ve Rus-Alman Savaşı ile de büyük kayıplar verdiler.
1944’te savaşın Rusların lehine dönmeye başlaması ile Moskova
Kremlin kararı ile 1944 yılı kasım ayının 14 ünü 15ine bağlayan gece
220 civarında Ahıska köylerini basarak herkesi evlerinden dışarı çı-
kardılar. ‘Almanlar gelip burayı bombalıyacaklarsizleri daha güvenli
yerlere götüreceğiz,savaş bittikten sonra hemen yuvalarınıza dönecek-
siniz’diye milleti kandırdılar ve köyleri 2-3 saat içinde boşalttılar.
Tabii herkes panik içerisinde apar topar evlerinden çıkarılarak köyü-
müzdeki Ağalık Bahçesi diye adlandırılan meydanlığa milleti yığdılar.
Bizleri sabahtan akşama kadar beklettiler, bizleri götürecek araçlar daha henüz gelmemişti. Daha sonra bizleri Amerikan Studabekır arabalarıyla tren yolu istasyona götürdüler. Orada bizleri hayvan taşıyan vagonlara doldurdular. Bir akşamda tamamlanan bu operasyonda Ahıskalılar meçhul yolculuğuna başladılar.
Yolculuğa başlamadan önce bizlere her istasyonda yemek ve ekmek
vereceklerini söylediler.Ancak mevsimin kış olması nedeniyle istas-
yonlarda alınan yemek ve ekmekler donuyordu.Ve ekmekler ancak
baltalar ile kesilerek dağıtılıyordu.Bu zulmü ben 11 yaşında yaşadım
ve gözlerimle gördüm.
Bu yolculuk sırasında Ahıskalılar büyük kayıp-
larla yolculuklarını tamamladı.Çünkü yola çıkanların çoğu yaşlı,çocuk
ve hastalar ile savaştan dönen yaralı ve sakatlardı.Hatta tren her istas-
yonda durduğunda vagonlara görevliler tek tek gelerek hasta ve ölü olup olmadığını soruyor,ölenleri alıp götürüyorlardı.Ama biz nereye
götürdüklerini bilmiyorduk.
Bu durum üzerine aramızdaki büyükler-
imiz hasta ve ölüleri sorduğunda bunları çarşaflara gizleyerek ‘’yok’’
cevabını veriyor,trenin ilk durduğu istasyonlarda gizli ve kürek ve kazma olmadan ölenleri vagonların altından öteye götürerek çöllerde
kumlara elleriyle gömüyorlardı.
Hatta bu şekilde cenazeleri gömerler-
ken uzun zaman geçmesi sebebiyle trenin kalkmasına yetişemeyenler
oldu.Bu yetişemeyenlerin bazıları çileli kendi imkanlarıyla ailelerine ulaşmayı başardı.Fakat ölülerle kalanlar çok oldu.
Tren yolculuğu açlık,hastalık,sefalet içerisinde kayıplar vererek
25-30 gün sürdü.Bu tren yolculuğunu yaşamış birisi olarak olanların
hepsini anlatmaya benim lügatım yetmez.Ne zaman bu yolculuğumu
anlatmaya başlasam o günkü yaşadıklarımı aynen yaşıyor ve heyecan-
lanıyorum.
Sürgünde olduğumuz çöl iklimlerinde yaşadığımız ilk 1945-1947’li
yıllarda açlıktan,epidemiya hastalıklarından Kafkas halkı olarak susuz
ve içme suyu yetişmezliği nedeniyle çöl mıntakalarında adapte olana kadar da onbinlerce insanlarımızı kaybettik. ‘Ola baba Atın ölümü
arpadan olsun ver suyu doyana kadar içeyim.Çay benim susuzluğumu
kesmez’ deyip içilmeyen suları da içerek epidemiya hastalıkları bu ne-
denle artmıştı.
Köyümüzden çıktık kış fasilleri,
Gurbette geçirdik yıl asirleri.
Kırgın olup kesti çok nesilleri,
Her familyadan tek tek kalan ağlasın.
Yaşardık Kafkas’ta çok güzel yerde,
Avcılık ederdik kekliğe kurda.
Üç kardeşim ve dört bacım nerde,
Ana babadan ayrı düşen ağlasın.
İşte bu her familyadan (her aileden) tek tek kalan ağlasın;Bu acı sözün
anlamıda 1945-1947 yılları arası açlık ve epidemiya hastalıklarından
bazı ailelerinde nesilleri kesilip kimsesi kalmamıştı.
Ölenlerin sayısı çok olduğundan meftaları kaldırıp gömmeye defin etmeye insan ye-
tişmezdi.Meftalar evlerinde birkaç günlere kadar kalmış oluyordu.
1956’ya kadar sıkı yönetim altında bizler bir ilçeden başka bir ilçeye
gidemezdik.Eğer yakalansalar üstelik 20 sene Sibirya Kamplarına
mahkum olacaklarına zorla imza attırmıştılar.
1956’da sıkı yönetim rejiminden azat olduktan sonra vatanımız Ahıs
ka’ya dönmek mücadelesi başlamıştır.Bu mücadeleye öncülük eden
liderlerimiz;Latifşah Barataşvili (Udeli),Mevlüt Bayrakdarov
(Zanavli),Enver Odabaşov(Apiyetli),Ellez İzzetoğlu,(Caralli),Abuzer
Seferov,(Varhanlı),Halil Umarov (Valeli),Yusuf Sarvarov(Abastuman
li),Murtaze İzzetoğlu(Temlalali)lar vatana dönmek sevincine temel atmış olsalar da maalesef vatana dönüş sevincini paylaşmaya ömürleri yetmedi.Allah’ın Rahmeti Üzerlerinde Olsun.Amin.
Kutsal vatanımız Ahıska’ya dönmek yolunu açmakta yukarıda adları geçen lidelerimizin devamcısı sayın Süleyman Barbakadze,Sayın İsmail Molidze, Sarvar Tederov gii liderlerimiz ana
vatana dönme mücadelesini hızlandırmada fedakarlık göstermektedirler.
Bu kutsal çalışmalarında başarılar arz ederim.
Sürgünlüğümüzden bugüne kadar Ahıskalılar konusunda çok yazılar
yazılmıştır ve yazılmaya devam edecektir.
Ahıskalıların esasen tek bir arzusu vardır.O da vatan sahibi olmak,
bayrak sahibi olmak,bir bayrak altına toplanmaktır.Ortak değer yargı-
larına sahip olmamız sebebiyle Türkiye’den destek bekliyen Ahıska-
lıların vatanlarına kavuşabilmenin sadece Türkiye’nin siyasi ağırlığını
göstermesiyle mümkün olabileceğine inanıyor ve Ağabey dedikleri
Anadolu insanına bu ümitle bakıyorlar.
Benim yazılarımda eksiklikler,yanlışlıklar tabiî ki olabilir.Her türlü görüş ve önerinizi bekliyorum
Saygılarımla
Bahadır Metan ENVEROĞLU
Öz Ahıskalı
Bu kutsal çalışmalarında başarılar arz ederim.
Sürgünlüğümüzden bugüne kadar Ahıskalılar konusunda çok yazılar
yazılmıştır ve yazılmaya devam edecektir.
Ahıskalıların esasen tek bir arzusu vardır.O da vatan sahibi olmak,
bayrak sahibi olmak,bir bayrak altına toplanmaktır.Ortak değer yargı-
larına sahip olmamız sebebiyle Türkiye’den destek bekliyen Ahıska-
lıların vatanlarına kavuşabilmenin sadece Türkiye’nin siyasi ağırlığını
göstermesiyle mümkün olabileceğine inanıyor ve Ağabey dedikleri
Anadolu insanına bu ümitle bakıyorlar.
Benim yazılarımda eksiklikler,yanlışlıklar tabiî ki olabilir.Her türlü görüş ve önerinizi bekliyorum
Saygılarımla
Bahadır Metan ENVEROĞLU
Öz Ahıskalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder