25 Aralık 2009 Cuma

Ahıskalılar Ahıskaya

Türk Dünyasında İnsan Hakları

Ataşı İbrahim’e Gülzar eden Perverdigar.İpucu çözüldü –Ahıskalılar Ahıska’ya dönüyor.

Şu Mesut Vatanın
Zümrüt Bağında,
Nağmeler Bülbüller
Ötmez mi dersin.
Cennetten nümüne
Yeşil Dağında
Her zevkin neşesi
Tütmez mi dersin.

Ahıska Ovası
Kur Çay Nehrinde,
Taş eksen aş biter,
Bitmez mi dersin.

Ahıska’da Bayram Sevinci ve ilk Cuma namazı 65 yıl sonra vatana dönen 60 aileyle gerçekleşti.

Bayramın ikinci günü Ahıskalı öğrenciler -32 kişi : ‘’ Biz orada inancımızı yaşatacağız, çok önemli bir vazife. Gururluyuz ve mutluyuz.Çünkü oralarda
dedelerimizden sonra kurban kesme inancı yaşatılmadı.Bunu yaşatacağız’’,
dediler ve bu inancı Anavatanda kurban kesip yaşatmaya ikinci adımı attı-
lar bile.

Ne Mutlu Ahıskalıyım diyene ve Ahıska’ya gidene.Bu ilk adımlar Anavatan Ahıska’ya dönme kapılarının açılmasının başlangıcıdır.Allah’ıma şükürler ol-
sun.65 yılık niyetler kabul oldu.

Diyorlar ki tarih tekerrur eder, bir başka deyişiyle,Su akan yerinden bir daha
akar.Bende diyorumki yaşamın tadı,eziyetten geçer.Biz eziyet çeksekte yarına
umutsuz bakmadık.

Ama ağlamak yok, yarına ümitle bakmak var.Dede baba yurdumuza yeniden
çıkmak var.Unutmayın hak verilmez,alınır! Ama nasıl? Kanlamı? Hayır,kesin-
likle hayır! Bütün medeni milletler gibi bizde, dedelerimizde kimseye zulüm
etmedik. Fakat biz zulüm edenleride susturmayı başardık.Boyun eğmedik.Tarih
bunun en güzel kanıtıdır.

En önemliside dilimizi,dinimizi,kültürümüzü kaybetmedik. Aksine daha da i-
nançla ve şükranla koruduk. Kazançlı çıkan, doğru yolda, hak yolunda olandır!
O da biziz.

ADALET HERKESİN TEMEL HAKKIDIR

22 ülkeden 30 katılımcı ve 400e yakın izleyicinin iştirak ettiği,’’YAKIN
TARİHİMİZDE TÜRK ve MÜSLÜMAN SOYDAŞLARIMIZIN MAARUZ
KALDIĞI İNSAN HAKLARI İHLALLERİ’’ sempozyumu Devlet Bakanı
Sayın Faruk Çelik’in himayesinde Bursa Büyük Şehir Belediyesi ve TİKA
desteğinde, Ahıska Türk Dernekleri Federasyon koordinatörlüğünde, Türk
Dünyasında İnsan Hakları ile ilgili faaliyet gösteren Kurum, Kuruluş ve İnsan
Hakları aktivistlerinin katkılarıyla Bursa Almira Otelde,12–13 Aralık 2009
tarihinde düzenlendi.


Resimde Sempozyum Prezidiumu.
Soldan 4. Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet ÇAY ve başkaları


Resimde sempozyuma katılanlar: Soldan 1. Bursa Yıldırım Belediye Başkanı
Özgen KESKİN, 2. Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet Çay, 3. Bursa Milletvekili Ali KUL
4. Devlet Bakanı Faruk Çelik, 5. Bursa Valisi Şehabettin HARPUT.


Resimde soldan 2.Abdulhaluk Mehmet ÇAY, 3. Azerbaycan Milli Meclisi
Milletvekili, Azerbaycan-Gürcistan Parlamentolar Arası Çalışma Grubunun Başkanı ve Azerbaycan Türkiye Parlamentolar Arası Çalışma Grubunun Üyesi ve Avrupa Konseyi Parlamentor Asamblesinde Azerbaycan Cumhuriyetini temsil eden Kuruluş Üyesi Ganira PAŞAYEVA,4.Uluslararası Ahıska (Meshet)
Türkleri Vatan Cemiyeti 2. Dernek Başkanı Süleyman BARBAKADZE.



Resimde soldan 1. Mevlüt EŞREF- Bursa Ahıska Türkleri Dernek Başkanı 3.
Bahadır METAN ENVEROĞLU Ahıskalılar Temsilcisi ve ortada Azerbay-
can Milli Meclisi Milletvekili Ganira PAŞAYEVA.


Bursa Kafkasya Türkleri Dernek Başkanı Şahin Güzelyurt.
Dernek Genel Sekreteri Selahattin Turan.
Azerbeycan Milli Meclisi Milletvekili Ganire Hanım.


Soldan 1. Muhammet İZZETOĞLU (Ahıskalı) Dünya Ahıska (Meshet) Türkleri Birliği (DATUB) Kurucular Heyeti Üyesi ,İstanbul temsilcisi,İstanbul İHA ve Türkiye Gazetesi E.Muhabiri 3. Konya Ahıska Türkleri Dernek Başkanı İbra-
him GİBRİOĞLU.


Resimde soldan 1. Paşa Alihan Bursa Sürgüne Uğrayan Ahıskalılar Haklarını Koruma Merke-
zi Dernek Başkanı. 2. Bahadır Metan ENVEROĞLU Ahıskalılar Temsilcisi. 4.
Mehmet OĞUZ, İstanbul Ahıska Türkleri Dernekleri Vakfı Başkanı.5. Ahmet
KÖSE,Bursa Ahıska Türkleri Haklarını Koruma Merkezi Dernek Başkan Yar-
dımcısı.6. Muhammet İZZETOĞLU,(Ahıskalı) Dünya Ahıska (Meshet) Türkleri
Birliği (DATUB) Kurucular Heyeti Üyesi İstanbul Temsilcisi, İstanbul İHA ve
Türkiye Gazetesi E. Muhabiri. 7. Mircavat AHISKALI, Uluslar Arası Sanat
Severler Birliği Başkanı, Şair ve Yazar.



Sempozyuma katılanlar arasında resimdeki sağdan ikinci Bahadır Metan Enveroğlu.

Ahıskalıların Dünü Bugünü ve Yarını

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Kabulünün 61. yılında Konusu ‘’İnsan
Hakları Olan Sempozyum, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in Katılımı ile yapılan
Sempozyumda açılış konuşmalarının ardından, Ahıska Türk Dernekleri Federas-
yonu Genel Sekreteri Ertan Topçu’nun konuşmasından sonra, oturum Prof. Dr.
Abdulhaluk Mehmet ÇAY’ın başkanlığında, İHAF İnsan Hakları Avrasya Fed-
erasyonu Genel Başkanı Abdullah BUKSUR,Irak Parlamentosu Türkmen Mil-
letvekili Fevzi Akram TERZİ, Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili Ganira
PAŞAYEVA, CHP Parti Meclisi Üyesi Milli Savunma Komisyon Üyesi ve Ar-
dahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT, Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer KARATAY, Azerbaycan Ahıska (Meshet) Türkleri Vatan Cemiyeti Başkanı İbrahim BURHANOV, Afganistan Türkleri ve
Doğu Türkistan Uygur Türkleri temsilcilerinin konuşmaları ve bildiri sunumuyla iki gün devam etti.

Sempozyum açılış konuşmalarında,açılış panelinde ve oturumlarda konuşması ve katılımcıların özetle üzerinde durdukları konular ve öneriler şunlar oldu;

1. 1990 yılından itibaren Türkiye’ye göç etmiş olan Ahıska Türklerinin vatanla-
rına dönüşle ilgili tanınan sürenin 31.12.2009 tarihinde bittiği bu nedenle geriye kalan bu kısa sürede Türkiye-Azerbaycan başta olmak üzere Ahıska Türklerine
her türlü maddi ve manevi yardımının verilmesi;

Ahıska Türklerine TOKİ tarafından bölgede toplu konut yapılması; Gürcistan Devleti’nin yapılan geri dönüş başvuruları ile ilgili olarak kolaylaştırıcı ve etkili Kamu hizmeti vermesi
Avrupa Konseyi ve diğer kuruluşlardan her hangi bir maddi veya başka yardım telebinde bulunmayan ve 14–16 kasım 1944 tarihlerinde tarihi vatanlarından sürgün edilen Ahıska (Meshet) Türklerinin torunlarının vatanlarına süresiz olarak dönme hakkının kabul edilmesi
Türkiye’den Ahıska’ya dönecekler için Hükümetce Valiliklerin gerekli maddi
Katkıyı yapması konusunda yerel yönetim birimlerininde üstesinden gelebileceği uygun yetki,görev ve sorumluluklar verilmesi gerekliği konusunda ciddi konuşuldu.

Soldan Bahadır Metan (Matanov) ENVEROĞLU Ahıskalılar Temsilcisi. 2. Fuat Pipinov
İSKENDER Moskova Uluslar arası Ahıska (Meshet) Türkleri Vatan cemiyeti Danışmanı Dünya Ahıska (Meshet) Türkleri Kurul Başkan Yardımcısı. Taştan Aslan Moskova Uluslar arası Ahıska (Meshet) Türkleri Vatan Cemiyeti Başkanı Dünya Ahıska (Meshet) Türkleri Kurul Başkan Yardımcısı.

Resimde soldan İsmail MOLİDZE (Ahıskalı) Gürcistan Tiflis ve Ahıska şubesi böyle denilen Ahıska (Meshet) Türkleri Vatan Cemiyeti Dernek Başkanı ve ben Bahadır Metan ENVEROĞLU Ahıskalılar Temsilcisi.
******

VATAN HAKKINDA

Gurbetten vatana indim,
Gören beni tanımadı.
Yol üstünde taşa döndüm,
Öten beni tanımadı.

Gördüm bülbül konmuş güle,
Yüz çevirdi bile bile.
Yad mi göründüm bülbüle,
Öten beni tanımadı.

Biliginen bağa çıktım,
Ekdiğim ağacı gördüm.
Kolumu boynuna taktım,
Biten beni tanımadı.

Hasretlikten kucağına,
Kısıldım bir bucağına.
Odun vurdum ocağına,
Tüten beni tanımadı.

Dertli gittim Kabristana,
Secde ettim baş taşına.
Dedim geldim ana ana,
Yatan beni tanımadı.

Bu ayrılık çok uzadı,
Bıçak kemiğe dayandı.
Nalamdan dağlar uyandı,
Vatan beni tanımadı.

İlyas AHISKALI

*****

MUTLU GÜNLERİMİZ VATANDA

Hoşbaht değil gurbetlerde Şah olan,
Hoşbaht olan vatanında olandır.
İnsan demem vatanımdan yılana,
Ras gelmedim hiç gurbette gülene.

Vatansızlık büyük derttir bilene,
Bilmeyene ne de, ne söz, ne anlat.
Ey ilahım halkım seni araylar,
Sen mi yazdın bahtımıza karaylar.
Verme bize altınlardan saraylar,
Vatanımda torba takta dilendir.

Yeter bunca zulüm olmaz ey Allah,
Vatan deyip çektik nala, çektik ah.
Etme bizi gurbetlerde padişah,
Vatanımda torba takta dilendir.

İnanmayın bu dünyanın varına,
Günü günden çeker sizi derine.
Bugün varsın güven yoktur yarına,
Fani dünya boş alandır dolandır.

İlyas AHISKALI

Bahadır Ahıskalı,Bursa,25.12.2009

23 Kasım 2009 Pazartesi

Atayurtlarına Dönen Ahıska Türklerine Diyanet Vakfından Kurban Bağışı


Atayurtlarına dönen Ahıska Türklerine Diyanet Vakfından 50 kurban bağışı yapıldı. Yıllar önce Sovyet diktatörü Stalin tarafından yurtlarından sürülen ve yıllar sonra Gürcistan hükümeti ile Türk hükümeti arasında yapılan anlaşma gereği Ahıska ya geri gelen Ahıska Türklerini Diyanet Vakfı yalnız bırakmadı. Posof ilçe Müftüsü Şükür Küçük başkanlığında ki ekip Ahıska ya giderek aileleri evlerinde ziyaret edip yapılacak. Kurban kampanyası ile ilgili bilgi verdiler. Müftü başkanlığındaki ekip ve Ahıska'da bulunan derneklerin yetkilileri ile Ahıska Hayvan pazarına gidilerek kurbanlıkların fiyatları hakkında bilgilendikten sonra ekip Pazar dışında da araştırma yaparak 50 adet kurban hissesi aldı.
Kurban bayramının birinci günü yine Diyanet kontrolünde kesilecek kurbanlar Ahıskalılar'a emanet olarak teslim edildi.

''Ahıska'nın Sesi'' Amerika Semalarında Yankılandı

Sürgünde 65. yılını yaşayan Ahıska Türkleri, ABD'nin Massachusettes eyaletinin West Sringfield şehrinde Ahıska'nın Sesi (Voice of Ahıska) adıyla ilk defa bir müzik ve folklor şöleni düzenledi.

Geceye Türkiye Cumhuriyeti New York Başkonsolosu Mehmet Samsar ve eşi Feruze Samsar, Başkonsolos Yardımcısı A. Başar Şen, aynı zamanda gecenin sponsoru olan West Sringfield State College'dan 10 profesör ve 500 kadar davetli katıldı. Rusça olarak Kahraman Abdullah, İngilizce tercümeyle de Elmira Osman tarafından sunulan programın başında, Ahıska'nın tarihçesi ve Ahıska Türklerinin sürgün yıllarına değinildi. 14 Kasım 1944'te vatanlarından çıkarılan binlerce Ahıskalının; Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'a sürüldüğünden söz edilen açılış konuşmasında, 1989 Nisanı'nda Özbeklerle aralarında çıkan çatışmadan, 2005'te Rusya tarafından Amerika Birleşik Devletleri'ne gönderilmesine kadar sürgünün kronolojik gelişimi ifade edildi.



Konuşma yapmak üzere sahneye davet edilen Başkonsolos Mehmet Samsar, "Sevgili Ahıskalı kardeşlerim." diye hitap ettiği Ahıskalılara şunları söyledi: "Ben Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyanların başkonsolosu değilim sadece. Özbek, Azeri, kendini Türk hisseden milletlerin de başkonsolosuyum. Ben bugün buraya, sizlerin başkonsolosu olarak geldim. 65 yıldan beri içinizdeki vatan hasreti devam ediyor. Aynı acıyı paylaşıyoruz. Ahıskalıların en büyük özelliği, ne kadar acı görürlerse görsünler Ahıska sevgisi ve Türkiye sevgisi asla değişmemiştir. Hiçbir zorluk dinlerini değiştirmemiştir." "Amerikalı olun, çocuklarınızı Amerikan okullarında okutun." diye de tavsiyede bulunan Başkonsolos Samsar, "Ama hiçbir zaman Ahıskalı olmaktan vazgeçmeyin." diye ekledi.



RUSYA'DA ASLA YAPAMAZDIK

Organizasyon Heyeti Başkanı Mehti Osman, böyle bir şöleni ilk defa tertiplediklerini, Rusya'da böyle bir kalabalığın bir araya gelmesine asla izin verilmediğini ifade etti. İlk olması sebebiyle programda ufak tefek kusurların yaşandığına değinen Osman, bir sonraki şölende bu hataların telafi edileceğini belirterek, organizasyon heyetinde yer alan şu isimlere teşekkür etti: Zekeriya Kasımov, Yusuf Şahan, Bahtiyar Ağayov, Koçali Hüseyin, Niyaz Afrailov, Ziya Laçinov ve Kebire Osman.



GURBET TÜRKÜLERİ DUYGULARA TERCÜMAN OLDU

Ahıska'nın Sesi şöleninde folklor gösterilerinin yanı sıra şarkılar ve türküler söylendi. Yedi Ahıskalı kızdan oluşan 'Ahıska' grubu, Türk Halayı adlı oyunu sahneledi. Ahıska Folklor Ekibi ise bar ve Kafkas halk dansları ile seyircilerin beğenisini kazandı. West Springfield'in aynı zamanda güreş şampiyonları olan Mizam ve Abbas Tamaratzi kardeşler, 'Lizginka' adlı Kafkas dansı ile seyircileri coşturdu.

Son zamanların popüler dansı Trabzon kolbastısı da yine Ahıskalı kızlar tarafından sahnelenenler arasındaydı. Gözel Süleymanova, yöresel kıyafetiyle Ahıska Türküleri seslendirdi. Bahtiyar Ağayov'un 'Beni Köyümün Yağmurlarında Yıkasınlar' türküsü ile Hakim Kasimov'un 'Türkmen Gelini' eseri salondan büyük alkış aldı.

Elmira Kasımova 'Götür Beni Gittiğin Yere'yi seslendirirken, Sanobar İskenderova Barış Manço'nun 'Can Bedenden Çıkmayınca' şarkısını başarıyla söyledi. İstek üzerine sahneye davet edilen Kayserili Ali Günal ise 'Yaman Ayrılık' türküsüyle büyük alkış aldı.

Ahıskalı gelinin, geleneksel olarak düğün ertesi misafirlere 'hinkal' (mantı) için hamur açmasının da sahnelenmesi, coşkulu seyircilerden tam not aldı. West Sringfield State College'de gerçekleştirilen programda, bina girişinde bir de fotoğraf sergisi yer aldı. Ahıska, Georgia (until 1944), Uzbekistan (1944-1989), Krasnodar, Russia (1989-2005) ve USA (2005-present) adlarıyla dört başlık altında sergilenen fotoğraflarda 1944'ten bu yana sürgün yılları anlatılıyordu. Gecede Ahıskalı bayanların ev yapımı birbirinden leziz yöresel hamur işi yemeklerinin yanı sıra, Koçali Hüseyin'in yaptığı 500 kişilik Özbek Pilavı da ikram edildi. (CİHAN)

Kaynak: TURKISHNY

18 Kasım 2009 Çarşamba

SÜRGÜNDEN SÜRGÜNE



1944 sürgünü, on binlerce insanı yerinden yurdundan söküp götürmüştür.

Denilebilir ki bu sürgün faciasının sadece bir değil on binlerce hikâyesi vardır. Zira her insanın ayrı bir dünyası ve her ailenin ayrı şartları –veya dertleri- vardı.

Bu uğursuz sürgünü bir de şimdi Bursa’da yaşayan Fahrettin Eleddinoğlu (Dedegil)’ndan dinleyelim.

“Ahıska’nın Sinuban köyündenim. Sürgünde on yaşındaydım. Köyümüz 170 haneydi ve hepsi Türk’tü. Sadece ormancı Gürcü’ydü. Camimiz vardı ama ezan okunamazdı.

1944 senesinin 13 Kasım günü köyleri asker sardı. Bu askerler, buralarda yaşayan insanları saydılar. Bir akşam vakti her aileden bir kişiyi kolhozun idarehanesine çağırıp orada toplantı yaptılar. Bu toplantıda sürgün kararı halka bildirildi.




Babam, 1942 yılında askere gitti. Kırım’dan gönderdiği bir mektubu geldi. Bir daha da namı nişanı gelmedi. Annem Kebire, dört çocukla dul kalmıştı. On sekiz yaşındaki ablamı sıtma tutmuştu, yatıyordu. Anam onu lahana yaprağına sarmıştı. Askerler eve gelince Rusça söyleyip yatağıyla beraber kamyona koyup götürdüler. Azgur’da hastaneye yatırdılar.

Kolhozdaki toplantıya anamı çağırdılar. Yarım saat içinde ağlaya ağlaya geri geldi; dedi ki, bizi sürgün ediyorlar. Stalin’in emrini okumuşlar. Tekrar geri döneceksiniz, demişler. Eşeğimize tahılı yükleyip değirmene öğütmeye götürdüler. Havaya ateş ettiler, silâh sesleri ortalığı kaldırdı. Bizleri dışarı çağırdılar. Millet ağlıyor. Hayvanlar böğrüşüyor. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte bizi evlerimizden çıkarıp kamyonlara bindirdiler. Bunlar, Amerikan Sudabekir arabalarıydı. Kamyonlarla Agara köyü düzlüğüne getirdiler.

1943 yılında Ahıska’ya tren yolu yaptırdılar. 12-15 yaş arası kız çocuklarını bu yol inşaatında çalıştırdılar. Şimdi bu yoldan biz sürgüne gidiyorduk.

Tren vagonlarının durduğu demiryolu boyunda iki üç gün bekledik. Sonra milleti vagonlara bindirdiler. Vagon üç sıraydı. Balık istifi gibi yattık. Vagonun içinde soba vardı. Demiryolu kenarındaki çitleri ve ne bulsak yakardık. Sobanın üzerinde cadi pişirirdik. Tuvaletimizi kovalara yapıyorduk. Bizim vagonda iki ölü çıktı. 3-4 gün sonra haber verdik. O ölüleri dışarı attılar. Ölüleri itler mi yedi, kurtlar mı yedi, bilmiyoruz…

Bacım Ahıska’daki hastanede kaldı. Anam ağlaya ağlaya gözleri kör oldu. Bir ay sonra bizi Özbekistan’a bıraktılar. Milleti bit bastı. Elbiselerimizi yıkayıp buhara verdiler. Hamama girdik. Başımıza ilâç gibi bir şey sürdüler. Hamamdan çıkıp meydana geldik.

Köylerin muhtarları gelmişti bizi götürmeye. Alıp Karatepe’ye götürdüler. Tek at koşulu arabayla sabahtan akşama kadar gittik. Bizi eski bir caminin içine bıraktılar. Cecimlerle bölüp aileleri yerleştirdiler. Dutları kesip yakıyorduk. İpek böceklerine yedirdikleri için onları da kestirmediler. Altı ay caminin içerisinde yattık. Daha sonra köyün en kenarında topraktan yapılmış kötü bir ev verdiler. Orada su çok değerliydi. Yazın kapıda yatıyorduk. Gece su taşmış bizim lazutluğun içine gelmiş. Bekçi gelip bize kızdı. Kardeşimi kütüğe koyup dövmeye başladılar. Bir tane ben vurdum. Anam da çapayı alıp vuracakken yüzüne değip kesti. Yolda giderken Kumandana rastladık, “Kebire bacı ne oldu ?” diye sordu. Anam da: “Bizi getirip faşistlere mi teslim ettiniz?” dedi. Anamı bisikletine oturtturup köye geri geldi. Ağabeyimi dövenlere kızdı. “Sizin yaptığınızı faşistler yapmaz!” dedi. Anama yalvardılar şikâyetinden vazgeçti.

Yıllar yılları kovaladı. Bizler artık Özbekistanlı olmuştuk. Ta ki 1989 baharında Fergana felâketi olana kadar.

Özbekistan’ın Taşnak ilçesinde 150 aile Ahıska Türkü yaşıyorduk. Sokağımızda dokuz aile vardı. Hepimizi çağırdılar. “Bunlar Müslüman’dır, bir şey yapmayın!” diyen bir Özbek dedeyi susturdular. Komşumuz bize dedi ki, “Evine git, kapıyı kilitle; sana bir şey derseler de kapıyı açma!”

Bir gün önce kapılarımızın önüne taş dökmüşlerdi. O gece o taşları bizim üstümüze yağdırdılar. On altı kişi bizim eve toplanmış korkudan titriyorduk. 80-90 adam arabamı garajdan çıkarıp parçaladı, bunlar bizden iyi yaşıyor diye... Evimize saldırdılar. Kapıya arkamızı dayayıp içeri sokmamaya çalıştık. Büyük kardeşimin evini yaktılar.

Tahircan isimli bir Özbek komşumuz vardı. 35 sene komşuluk yapmıştık. Onlar fakir, biz zengindik. Bize yardım ettiler, duvardan aşıp canımızı kurtardık. Özbek’in evinde kaldık. Onun kıyafetlerini giyip takip ettim. Evimi parçaladılar. Kadife perdelerimizi, gelinin çeyizini parçaladılar. Sabah olunca evin telefonu çaldı. Kaynım bizi çağırıyordu. Kamyonetin içine yatarak kaçtık. 400-500 adam ellerinde sopa, gözleri dönmüş, bizleri arıyor. Askerler gelip döküldüler. Boş mermiyle korumaya çalıştılar. Gece saat üçte yola çıktık. Özbek şoförler kaçıyor. Yanlarına iki asker koydular. Bizi arabalara bindirdiler, 11 otobüs dolusu Ahıska Türkü askerlerle birlikte gittik. Bu da başka bir sürgündü bizim için…

Bizi Fergana’nın orada bir düzlüğe getirdiler. Orada asker çadırlarında kaldık. Tuvalet yok. Hastalık başladı. 16 bin kişi vardık. Daha sonra 70-80 aile geri gitti. Özbekler şimdi pişman oldular. On birinci gün uçakla Belgrat vilâyetine götürdüler. Bize Moskova’dan büyük para ayırmışlardı. 400 manat verdiler. İmza attık, ama neye imza attığımızı bilmiyoruz.

300-400 adamla uçağa bindik. Smolensk şehrine bıraktılar. Gece otobüsler geldi. Nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Karaçu ilçesine geldik. Bu ad, eski Türklerin verdiği bir admış. Kara çamurmuş, askerler geçememiş… Ruslar bu adı Karaçu şeklinde söylüyor. Orası 300 yıl Türklerin elinde kalmış. Bazı Ruslar derdi ki kendi yerinize geldiniz. Onlar da çuval, torba, hıyar, soğan, tabya, baş derlerdi. Yani Türkçe kelimeleri vardı.

Kolhoz’un sedirleri geldiler bizleri götürdüler. Kayınpederim liderdi. Şehirden dışarı gitmedik. Yurtlarda kaldık. 19 gün parasız yemek yedik. Kolhoz Başkanı yanımıza gelip, “Ne iş yapıyordunuz?” diye sordu. Doktor, mühendis, öğretmen deyince şaşırdı. Meğer bizi hayvan beslemeye filân getirmişler. Rus mafyasından bazı kişiler imzasız mektup yazıp benden para istiyorlardı. Dört ay sonra Özbekler bizi çağırdı evimizi yarı fiyatına sattık. 1,5 sene sonra kaçıp Azerbaycan’a geldik.

Orada eski Türk terazisi buldum. Üstünde Türkiye’nin işaret vardı. Azerbaycan’daki evime getirdim.

1990’da Sovyetler Birliği yıkıldı. Herkes kendi devletini kurdu. Bizim devletimiz de yok, vatanımız da… Millet Türkiye’ye baktı. İşte biz de öyle yaptık. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Bursa’da yaşıyoruz.

Ülkü Önal

AHISKA'DA SÜRGÜN YILDÖNÜMÜ


Rus diktatör Sitalin tarafından 14 Kasım 1944 yılında yurtlarından sürülerek büyük açılara maruz kalan Ahıska Türkleri sürgün yıl dönümünde anma etkinlikleri düzenledi. 65 yıl önce sürgüne gönderildikleri Ahıska’ya dönen yaklaşık 50 aile sürgün yıl dönümünü anma etkinliklerine katıldı. Ahıska’ya dönen yaklaşık 50 aileye öncülük eden ve Ahıska’da bulunan Misket Türkleri Derneği’nde o günkü acı ve gözyaşı tekrar hatırlanarak ölenler için dualar okundu. Bundan 65 yıl önce 14–15 ve 16 Kasım 1944 de Rusya’nın diktatör lideri Stalin tarafından Anayurtlarından sürülen Ahıska Türklerinden 50 aile Ahıska ya döndüler. Ahıska ya gelip de yer alarak yerleşenler sıkıntılarını Gürcistan hükümetine daha kolay anlatabilmek için kurduklar Gürcistan Misketi Türkleri Cemiyeti’nde toplanarak 65 yıl önce yaşanan acılar dile getirildi. Açılış konuşmasını yapan Gürcistan Misketi Türkleri Cemiyeti Tiflis Başkanı İsmail Molidze, “Bu gün burada sürgünde ve sürgünden bu tarafa vefat eden soydaşlarımızın ruhlarına Kuran okumak ve dua etmek için toplandık. Allah bu millete bir daha böyle acılar ve sürgünler göstermesin.”dedi.



Sürgün yıllarında acıyı yaşayan yaşlılardan ise, sürgünün başlatıldığı günü hala unutamadıklarını belirterek, Rus askerleri herkesi tren istasyona toplanmalarını bugünkü gibi hatırladıklarını anlattılar. O dönemi yaşayan dedelerin yaptığı konuşmalardan sonra gençlere de söz verildi. Gençler de anne, baba ve dedelerinden dinledikleri hatıralarla büyüdüklerini ve ata yurtlarına geldiklerinden dolayı çok mutlu olduklarını söylediler. Yapılan konuşmaların ardından Ahıskalı Şevket hocanın okuduğu Kuran-ı kerimden sonda dualar edildi. Toplantıdan sonra sürgün edilirken trene bindirildikleri Ahıska Tren İstasyonuna gelen Ahıskalı yaşlılardan Mehemmet ve Mustafa dede yolculuk esnasında sayılmayacak kadar çok insanın öldüğünü ve ölen insanların günlerce vagonlarda kaldığını, ölülerin Rus askerleri tarafından trenin penceresinden atıldığını anlattılar. Yaşlı Ahıskalılar sürgün gününü anlatırken gözyaşlarına hakim olamadılar. H. İbrahim Ataman

14 KASIM AHISKALININ SÜRGÜNE GÖNDERİLDİĞİ GÜN DEMEK


14 Kasım demek Ahıskalının sürgüne gönderildiği gün demek, Ahıska demek; Ahıskalının 65 yıldır dinmeyen acısı, bitmeyen gözyaşı, ayrılık ve hüznün başlangıcı demek… Bundan 65 yıl önce Türkiye sınırına sıfır noktada, şehir merkezi ise 15 kilometre mesafede olan şu anki Gürcistan sınırları içerisinde bulunan Ahıska ve köylerinde yaşayan Ahıska Türkleri, 14 Kasım gecesi topraklarından koparılıp aileleri dağılarak sürgüne gönderildiler. Ahıskalıların sürgün dramını bilen herkesin içinde bir burukluk, gözlerde yaş ve hüzün eksik olmadı… 65 yıl önce yaşanan acı sürgün olayı hala içimizi burkuyor. Çünkü Ahıskalı canımız, kanımız, akrabamız, dayımız, halamız demek. Ahıskalı demek, Orcoşanlı yakışıklı Faik ile güzeller güzeli Türkgözülü (Badeleli) Gülizar çiftinin mutlu ailesinin dağılması, sürgün edilmesi demek. Türkgözü köyünden Orcoşan köyüne gelin giden (o zaman genç çifti olan) Gülizar nine evlendikten sonra Faik dede ile mutlu bir hayat sürenken, 1944 yılı 14 Kasım akşamı on binlerce Ahıskalı ile birlikte sürgün edildi. Kimsenin bilmediği yaban ellere… Sürgün edilen yüz binin üzerindeki Ahıskalı gibi yurtlarından koparılıp aylarca tren vagonlarında Rusya’nın değişik yerlerine sürgüne gönderilirken soğuktan ölen, hastalanan, perişan olan bu halkın acısını içimizde hissediyoruz.



Ahıska sürgünü boğazımızda lokmamızı düğümleyen, kan şekerimizi artıran, tansiyonumuzu dengesizleştiren olaya tanıklık edenlerin anlatımlarını duydukça gözlerimizden yaşları eksik etmeyen, yüreğimizinden acısı eksik olmayan bir özel isim… Rus diktatör Stalin'in emriyle nereye sürgün edildiklerini dahi bilemediğimiz akrabalarımız sürgün edilişlerinin üzerinden tam 65 yıl geçti. Faik ile Gülizar ninenin nerde olduklarını nereye sürüldüklerini bilmediğimiz gibi onlardan geriye kalan çocukları da var mı? sorusunun cevaplarını bile bilemiyoruz. Ahıska’nın Türkiye sınırına yakın bir köyü olan Orçoşanlı Faik dede ve ailesi gibi anavatanlarından sürülerek büyük acılara maruz bırakılan yüz binlerce Ahıskalının sürgün edilişlerinin üzerinden uzun yıllar geçti..

Acılara maruz kalan tüm Ahıskalıların sürgün yıldönümünün 65. yılında özlem ve acı ile anıyor, sürgün esnasında yaşamlarını yitiren tüm Ahıskalılara Allahtan rahmet diliyoruz. Sürgünün üzerinden geçen uzun yıllara rağmen sağ kalanlar örf, adet, gelenek, göreneklerini ve inançları gibi özbeöz Türklüklerini kaybetmediler. Türk kimliklerine sahip çıktıkları gibi Türkçeyi de, Rus sıkıyönetim tedbirlerine rağmen muhafaza edebilmeyi başaran ve vatansız kalan tek millettir Ahıska Türkleri. Sürgün edilişleri ve vatanlarından koparılışlarının üzerinde nice yıllarda geçtiyse de onlar hep Ahıska özlemiyle yaşadılar.

Sürgün edildikleri topraklara yani Ahıska'ya dönmek, dedelerinin sürdükleri tarlaları işlemek, harabeye dönen camilerini ibadete açmak, kaybolan mezarlıkları ortaya çıkarmak ve akrabalarının mezarları başında bir dua okumanın hayalini kuran binlerce Ahıskalı’dan sadece 35-40 aile bugün Ahıska’ya dönmenin sevincini yaşarken, kendi özbeöz vatanlarında azınlık olmanın üzüntüsünü unutturacak bir yardım eli bekliyorlar. Anavatanlarına dönen Ahıskalı vatandaşlarımıza yardım eli uzatmak ve uzatabilmek dileği ile…

Alper Turgut

İSTANBUL'DA 14 KASIM 1944 SÜRGÜNÜNÜ ANMA PROGRAMI



EMİNÖNÜ / İSTANBUL - İstanbul Ahıskalı Öğreniciler Birliği'nin, Eminönü Halk Eğitim Merkezi’nde, 14 Kasım 2009 tarihinde düzenlediği, ‘‘14 Kasım 1944 Ahıska Sürgününün 65.yıldönümünü anma programı’’, Ahıskalı Öğrenciler, Ahıskalı Türkler, yetkililer, basın mensupları ve vatandaşlar tarafından yoğun ilgi gördü. Programı sunan Marmara Üniversitesi 3.sınıf öğrencisi Muhammed Azizoğlu’nun heyecanlı olduğu gözlerden kaçmazken, yaptığı sunum ve konuşmalar salondaki herkesi duygulandırdı. İstanbul Ahıska Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği ve TRT tarafından hazırlanan ve duygusal atmosferde izlenen tarihi Ahıska belgeselinin ardından, etkinlikte söz alan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Deniz Ekinci ve Prof. Dr. Ali Arslan etkinliğe birer konuşmacı olarak katıldılar.

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Arslan, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Çarlık Rusyası’nın Kafkasya politikasına temas ederken, 14-16 Kasım 1944 tarihlerinde gerçekleştirilen Ahıskalı Türklerin sürgününü tarihi belgeler eşliğinde yeniden değerlendirdi ve sürgün olaylarının bir soykırım olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ali Arslan, günümüzde Ahıskalı Türklerin, kendi gayretleriyle tarihçi, yazar, ressam ve tüccar yetiştirmeleri ve davalarına sahip çıkmaları gerektiğini de sözlerine ekledi.



Gürcistan’ın Ahıska bölgesi'nın coğrafi konumuna değinen İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Ekinci ise, Ahıska üzerinde oynanan siyasi oyunlara dikkat çekerken, Ahıskalı Türkler tarafından sürgününü anlatan şiir ve romanların yayınlanmasını ve filmlerin çekilmesi gerektiğini ve davanın tüm dünyaya anlatılması gerektiğini vurguladı.

Eminönü'nde yapılan programa katılan ve sürgünü 7 yaşında yaşamış Ahıskalı Tsahanlı, Hasan Emingil Enderoğlu ise sürgün anılarını yeni kuşaklara aktarırken çok heyecanlandı. Sürgünün canlı tanığı ve 72 yaşındaki Hasan Emingil Enderoğlu, esaret yılları ve yaşadıkları hakkında konuşurken göz yaşlarını tutamadı. Sürgünün yaklaşık bir ay sürdüğünü belirten Hasan Emingil Enderoğlu, konuşmasının sonunda ana vatan ile ilgili okuduğu şiiri nedeniyle, salondakiler tarafından büyük alkış topladı. Programın sonunda, Ahıskalı Sanatçı Ahmet Şenli’nin söylediği ‘‘1944 sürgünü ve 1989 olayları’’ hakkındaki şarkı ve Ahıskalı öğrenciler tarafından okunan ‘‘Ben Ahıskayım’’ şiiri ise salondaki davetliler tarafından uzun süre alkışlandı. Proğram sonunda başarılı Ahıskalı öğrencilere hediyeler verildi. Titizlikle hazırlanan programın başırılı bir şekilde sonuçlandğı için teşekkür sunan konuklar bilinçli ve genç Ahıskalı Türk öğrencilere güvendiklerini ve Ahıska davasının meşelesinin gençlerin elinde olduğunu vurguladılar

Ahıska Türkleri'nin Gürcistan'dan sürgün edilmesinin 65. yıldönümü sebebiyle, Eminönü Halk Eğitim Merkezi'nde düzenlenen anma programına, İhlas Vakfı Türk Dünyası Koordinatörü ve Ziraat Yüksek Mühendisi Numan Aydoğan ÜNAl, İhlas Vakfı Türk Dünyası Koordinatör Yardımcısı Mehmet CAN, Dünya Ahıska Türkleri Birliği (DATÜB) Kurucular Heyeti Üyesi ve İstanbul Temsilcisi Muhammet İZZETOĞLU, İstanbul Yenibosna Ahıska Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Rasim Bayraktar ve İstanbul Esenler Ahıska Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Fatma Ağalı, Eminönü Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı Tuncay Özbahçeli, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Ali Arslan ile Doç. Dr. Deniz Ekinci, sürgün yıllarını bizzat yaşayan 72 yaşındaki Ahıskalı Türk, Tsahanlı, Hasan Emingil Enderoğlu ile Ahıskalı Öğrenciler, Ahıskalı Türkler, yetkililer, basın mensupları ve çok sayıdaki vatandaşlar katıldı.


Yazar: Muhammet İZZETOĞLU

İstanbul – 16.11.2009.

İHA ve Türkiye Gazetesi E.Muhabiri

19 Ekim 2009 Pazartesi

Ahıskalı Türk Murtaza İzzetoğlu'nun Özgeçmişi

Babam Murtaza İzzetoğlu

Ahıskalı Türk Murtaza İZZETOĞLU, 10.05.1936 yılında Gürcistan’ın Ahıska ilçesinin, Ağzur Kasabası’na bağlı, Temlala Köyü’nde doğdu. Babası: İzzet ARİFOĞLU, 1892 yılında, annesi Hatice TOROMANKIZI ise 1900 yılında aynı yerde doğdular. Babası 1971 yılında, annesi ise 1973 yılında, Özbekistan Cumhuriyeti’nin, Taşkent Vilayeti’ne bağlı Akkurgan İlçesinin Alimkent Kasabası’nda vefat ettiler.
Bütün Ahıskalı Türkler gibi, Murtaza İZZETOĞLU ve ailesi de suçsuz olmalarına rağmen, 14 Kasım 1944 tarihinde Stalin’in emriyle, Gürcistan’ın Ahıska ilçesinden, Özbekistan’a sürgün edildi. Ailesi ile birlikte ilk sürgün edildikleri yer olan Semerkand Vilayeti’nde ilkokul, ortaokul, lise ve 1954-1959 yıllarında da Alişir Navai adındaki Semerkand Devlet Üniversitesi’nin



Ben Muhammed İzzetoğlu

Fizik –Matematik Fakültesi’nde 5 yıl eğitim alan ve Fizik – Matematik Öğretmeni olarak mezun olan Murtaza İZZETOĞLU, askerliğini Türkmenistan’da yaptı ve önce teğmen, daha sonra üstteğmen ve yüzbaşı oldu.
Semerkand Devlet Üniversitesi’nde eğitim aldığı 1954 yılında, 10.07.1936 yılında Gürcistan’ın Ahıska ilçesinin, Ağzur Kasabası’nda doğan Ahıskalı Türk İtibar Ali Kızı hanımefendi ile evlenen Murtaza İZZETOĞLU, 1959 yılında ailesiyle birlikte, Semerkand Vilayeti’nden Taşkent Vilayetine göç etti ve burada akrabalarının bulunduğu Akkurgan İlçesi’nin, Alimkent Kasabası’na yerleşti.


Babam Murtaza İzzetoğlu'nun yazmış olduğu kitapların kapakları

1959 - 1990 yılları arasında, Taşkent Vilayetinin, Akkurgan İlçesine bağlı Alimkent Kasabası’nda, A.A.Jdanov (Abu Ali İbn-i Sina) ve E. Telman adındaki 11 yıllık Okullar’da öğrencilere Fizik, Matematik ve Astranomi derslerini okutan Murtaza İZZETOĞLU, aynı zamanda Okul Müdür Yardımcısı ve Okul Müdürü görevlerini de yaptı.
Altı çocuğunu: Mehriban, Muhabbet, Muhammet, Meryem, Ahmet ve Mustafa’yı Alimkent Kasabası’ndaki ilkokul, ortaokul, liselerde ve başkent Taşkent’teki Meslek Yüksek Okulları ve Taşkent Devlet Üniversiteleri’nde okutan Murtaza İZZETOĞLU’nun, 31 yıl içerisinde okuttuğu öğrencileri arasında Özbekistan’da ve diğer ülkelerde çalışan yüzlerce yüksek görevli yönetici ve uzman var.
Murtaza İZZETOĞLU, ayrıca, hayatı boyunca Ahıskalı Türklerin haklı davasına sahip çıktı ve büyük mücadele vererek, yıllarca halkına hizmet etti. Çocukları çok seven Murtaza İZZETOĞLU, her zaman fakirin, yetimin, yaşlı ve hastanın yanında oldu.



Babam Murtaza İzzetoğlu'nun yazmış olduğu kitapların kapakları

1989 yılında Özbekistan’ın Fergana Vilayeti’nde ve daha sonra da 1990 yılında Taşkent Vilayeti’nde, Ahıskalı Türklere karşı meydana gelen acı olaylardan sonra, Murtaza İZZETOĞLU ve ailesi Özbekistan’dan, Ukrayna’ya göç etmek zorunda kaldı. Ukrayna’nın Donetsk Vilayeti’nin, Slavyansk Şehri’ne bağlı, Çervonıy Moloçar Kasabası’na yerleşen Murtaza İZZETOĞLU ve ailesi, 1990 – 1993 yılları arasında Ukrayna’da yaşayan Ahıskalı Türkler ve ailesi ile birlikte, Ukrayna “Vatan” ve “Anadolu” Cemiyetlerini kurarak, Ahıskalı Türklere büyük hizmetler verdi ve yıllarca devam eden mücadeleden sonra Türkiye’ye gelmeyi başardı.
Murtaza İZZETOĞLU, 1993 yılında İhlas Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Gazetesi Sahibi Dr. Enver ÖREN Abi’nin insani yardımı ile Türkiye’ye, İstanbul’a ailesi ile birlikte göç etti ve 1993 – 2000 yıllarında İhlas Holding A.Ş.’de çalıştı.
Murtaza İZZETOĞLU, İhlas Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Gazetesi Sahibi Dr. Enver ÖREN Abi’nin insani yardımıyla ile Türkiye’ye göç eden ve Türkiye’de yaşayan Ahıskalı Türklerin gayretleriyle, 1997 yılnda İstanbul’da ilk defa Ahıskalı Türkler Vakfı’nı kurdu.
Murtaza İZZETOĞLU, 1997 – 2000 yıllarında Ahıskalı Türkler Vakfı’nda çalıştı ve Türkiye’ye, İstanbul’a göç eden binlerce Ahıskalı Türk ailelerine elinden gelen hizmeti yaptı.
Murtaza İZZETOĞLU, aynı zamanda, 1997 yılında “Ahıska Tarihi ve Bazı Hatıralar”, 1999 yılında “Ahıskalı Evliyalar” ve 2003 yılında ise “Ukrayna’da Ahıska ve Tatar Türkleri” kitablarını yazdı ve yayınlattı. Murtaza İZZETOĞLU, bu kitabları Türkiye’deki, Avrupa, Amerika, Avustralya’daki ve Bağımsız Devletler Topluluğu’na bağlı, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve diğer ülkelerdeki Ahıskalı Türklere, vakıf, dernek ve federasyonlara ve yetkililere gönderdi.


Babam Murtaza İzeetoğlu'nun yazmış olduğu kitapların kapakları

Murtaza İZZETOĞLU, son dört sene ağır hasta ve felç olmasına rağmen, “Ahıskalı Türklerin Kutub Yıldızı” son ve 4. kitabını da yazıp bitirdi ve 20.10.2004 tarihinde, Ramazan ayında, İstanbul’da vefat etti. Allah rahmet etsin.
Murtaza İZZETOĞLU’nun 6 çocuğu: Mehriban, Muhabbet, Muhammet, Meryem, Ahmet ve Mustafa ve 12 torunu: Ebubekir, Firuze, Kamran, Osman, Hasan, Hüseyin, Saliha, Zeynep, Dildar, Gülşen ve İlimdar, Sariye.
Murtaza İZZETOĞLU’nun kızı Mehriban Sivaslı Semih ARAT ile, kızı Muhabbet ise, Peygamber Efendimiz’in (S.A.S.) soyundan olan Tahir Geylani ile evlidir.
Murtaza İZZETOĞLU’nun kardeşleri: Ömer İZZETOĞLU (rahmetli) ve Muhammed İZZETOĞLU (Ukrayna’da yaşıyor). Murtaza İZZETOĞLU’nun kızkardeşleri: Sulbiye hanım ve ailesi İstanbul’da yaşıyor. Kıskardeşi Totoş Hanım 2000 yılında İstanbul’da vefat etti. Refika hanım, 1948 yılında Özbekistan’da vefat etti.


Gönderen
Ahıskalı Türk Muhammet İZZETOĞLU.
Cep. 0536 933 89 96.
İhlas Haber Ajansı, TGRT TV ve Türkiye Gazetesi E.Muhabiri.
İrfan Turizm Orta Asya Sorumlusu.
İş, Tel. 0 212 513 00 25 veya 511 66 73.
Faks: 0 212 513 99 18.
Adres: Çatalçeşme Sok. No: 17. Cağaloğlu / İSTANBUL.

7 Ekim 2009 Çarşamba

68 Yıl Geldi Geçti

65 YIL GELDİ GEÇTİ

Rahmetli Turgut Özal orta Asya ve Kazakistan gezisi sırasında Ahıskalılarla görüşerek Ahıska Türklerinin vatanlarına dönmelerine yardımcı olmak için söz vermişti,ve 150 aileyi Türkiye’ye getirmişti.

Ancak bu karar yeterine uygulanmadı.Şimdi Ahıska Türkleri Türkiye Hükümetinden kendilerine sahip çıkmalarını ve Ahıskalıların kendi öz vatanlarına dönmeleri için gerekli girişimlerde bulunmalarını istediler.

Yoksa Ahıska Türkleri yiyecek,içecek fakiri değildirler.Çalışıyorlar hayatlarını sürdürüyorlar.Ama deminde söylediğim gibi Ahıska Türk
leri vatansızlık fakirdirler. Vatanlarına kavuşmayı bir bayrak altında yaşamayı özlüyorlar.

NE DEĞİŞTİ NE OLDU

Sürgün sürgün söylenirken ağızda çok kolay teleffuz ediliyor.Bir de sürgünü yaşayanlardan ne demek olduğunu dinlediğinizde acı,ızdırap
ve gözyaşları ile dolu günler,ayrılıklar ve parçalanmalar olduğunu anlayabilirsiniz.

1944 sürgün olayını ben 11 yaşımdayken ailemle birlikte yaşadım.

Sürgünlük konusunda çok şeyler yazılmıştır,daha da çok yazılıcaktır.
1937’de bütün Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Güsrcitan’da daha da
fazlasıyla aydınların çoğunu tutukladılar.Adaletten uzak bir şekilde kurşuna dizdiler.Bir kısmınıda Sibirya Kamplarına ve yeraltı maden-
lerinde tutsak olarak çalışmaya mahkum ettiler.

Bu gibi cezaların
çoğunluğuda bizim Ahıskalılara düştü.Bu haksızlıkların içinde Ahıska Kalesi’nde idam edilenler arasında benim de rahmetli babam bulunmaktadır.Bu idam edilenler Ahıska Kalesi toplu mezarlığında bulunmaktadırlar.Allah’ın Rahmeti Üzerlerin Olsun.Amin.(Sonradan masum olduklarından Yüksek Mahkeme kararıyla beraat edildiler.)

1930-1940 yılları arası değişik zulümler yaşayan Ahıskalılar
Rus-Finlandiya ve Rus-Alman Savaşı ile de büyük kayıplar verdiler.


1944’te savaşın Rusların lehine dönmeye başlaması ile Moskova
Kremlin kararı ile 1944 yılı kasım ayının 14 ünü 15ine bağlayan gece
220 civarında Ahıska köylerini basarak herkesi evlerinden dışarı çı-
kardılar. ‘Almanlar gelip burayı bombalıyacaklarsizleri daha güvenli
yerlere götüreceğiz,savaş bittikten sonra hemen yuvalarınıza dönecek-
siniz’diye milleti kandırdılar ve köyleri 2-3 saat içinde boşalttılar.

Tabii herkes panik içerisinde apar topar evlerinden çıkarılarak köyü-
müzdeki Ağalık Bahçesi diye adlandırılan meydanlığa milleti yığdılar.
Bizleri sabahtan akşama kadar beklettiler, bizleri götürecek araçlar daha henüz gelmemişti. Daha sonra bizleri Amerikan Studabekır arabalarıyla tren yolu istasyona götürdüler. Orada bizleri hayvan taşıyan vagonlara doldurdular. Bir akşamda tamamlanan bu operasyonda Ahıskalılar meçhul yolculuğuna başladılar.

Yolculuğa başlamadan önce bizlere her istasyonda yemek ve ekmek
vereceklerini söylediler.Ancak mevsimin kış olması nedeniyle istas-
yonlarda alınan yemek ve ekmekler donuyordu.Ve ekmekler ancak
baltalar ile kesilerek dağıtılıyordu.Bu zulmü ben 11 yaşında yaşadım
ve gözlerimle gördüm.

Bu yolculuk sırasında Ahıskalılar büyük kayıp-
larla yolculuklarını tamamladı.Çünkü yola çıkanların çoğu yaşlı,çocuk
ve hastalar ile savaştan dönen yaralı ve sakatlardı.Hatta tren her istas-
yonda durduğunda vagonlara görevliler tek tek gelerek hasta ve ölü olup olmadığını soruyor,ölenleri alıp götürüyorlardı.Ama biz nereye
götürdüklerini bilmiyorduk.

Bu durum üzerine aramızdaki büyükler-
imiz hasta ve ölüleri sorduğunda bunları çarşaflara gizleyerek ‘’yok’’
cevabını veriyor,trenin ilk durduğu istasyonlarda gizli ve kürek ve kazma olmadan ölenleri vagonların altından öteye götürerek çöllerde
kumlara elleriyle gömüyorlardı.

Hatta bu şekilde cenazeleri gömerler-
ken uzun zaman geçmesi sebebiyle trenin kalkmasına yetişemeyenler
oldu.Bu yetişemeyenlerin bazıları çileli kendi imkanlarıyla ailelerine ulaşmayı başardı.Fakat ölülerle kalanlar çok oldu.

Tren yolculuğu açlık,hastalık,sefalet içerisinde kayıplar vererek
25-30 gün sürdü.Bu tren yolculuğunu yaşamış birisi olarak olanların
hepsini anlatmaya benim lügatım yetmez.Ne zaman bu yolculuğumu
anlatmaya başlasam o günkü yaşadıklarımı aynen yaşıyor ve heyecan-
lanıyorum.

Sürgünde olduğumuz çöl iklimlerinde yaşadığımız ilk 1945-1947’li
yıllarda açlıktan,epidemiya hastalıklarından Kafkas halkı olarak susuz
ve içme suyu yetişmezliği nedeniyle çöl mıntakalarında adapte olana kadar da onbinlerce insanlarımızı kaybettik. ‘Ola baba Atın ölümü
arpadan olsun ver suyu doyana kadar içeyim.Çay benim susuzluğumu
kesmez’
deyip içilmeyen suları da içerek epidemiya hastalıkları bu ne-
denle artmıştı.


Köyümüzden çıktık kış fasilleri,
Gurbette geçirdik yıl asirleri.
Kırgın olup kesti çok nesilleri,
Her familyadan tek tek kalan ağlasın.

Yaşardık Kafkas’ta çok güzel yerde,
Avcılık ederdik kekliğe kurda.
Üç kardeşim ve dört bacım nerde,
Ana babadan ayrı düşen ağlasın
.

İşte bu her familyadan (her aileden) tek tek kalan ağlasın;Bu acı sözün
anlamıda 1945-1947 yılları arası açlık ve epidemiya hastalıklarından
bazı ailelerinde nesilleri kesilip kimsesi kalmamıştı.

Ölenlerin sayısı çok olduğundan meftaları kaldırıp gömmeye defin etmeye insan ye-
tişmezdi.Meftalar evlerinde birkaç günlere kadar kalmış oluyordu.

1956’ya kadar sıkı yönetim altında bizler bir ilçeden başka bir ilçeye
gidemezdik.Eğer yakalansalar üstelik 20 sene Sibirya Kamplarına
mahkum olacaklarına zorla imza attırmıştılar.


1956’da sıkı yönetim rejiminden azat olduktan sonra vatanımız Ahıs
ka’ya dönmek mücadelesi başlamıştır.Bu mücadeleye öncülük eden
liderlerimiz;Latifşah Barataşvili (Udeli),Mevlüt Bayrakdarov
(Zanavli),Enver Odabaşov(Apiyetli),Ellez İzzetoğlu,(Caralli),Abuzer
Seferov,(Varhanlı),Halil Umarov (Valeli),Yusuf Sarvarov(Abastuman
li),Murtaze İzzetoğlu(Temlalali)lar vatana dönmek sevincine temel atmış olsalar da maalesef vatana dönüş sevincini paylaşmaya ömürleri yetmedi.Allah’ın Rahmeti Üzerlerinde Olsun.Amin.

Kutsal vatanımız Ahıska’ya dönmek yolunu açmakta yukarıda adları geçen lidelerimizin devamcısı sayın Süleyman Barbakadze,Sayın İsmail Molidze, Sarvar Tederov gii liderlerimiz ana
vatana dönme mücadelesini hızlandırmada fedakarlık göstermektedirler.

Bu kutsal çalışmalarında başarılar arz ederim.

Sürgünlüğümüzden bugüne kadar Ahıskalılar konusunda çok yazılar
yazılmıştır ve yazılmaya devam edecektir.

Ahıskalıların esasen tek bir arzusu vardır.O da vatan sahibi olmak,
bayrak sahibi olmak,bir bayrak altına toplanmaktır.Ortak değer yargı-
larına sahip olmamız sebebiyle Türkiye’den destek bekliyen Ahıska-
lıların vatanlarına kavuşabilmenin sadece Türkiye’nin siyasi ağırlığını
göstermesiyle mümkün olabileceğine inanıyor ve Ağabey dedikleri
Anadolu insanına bu ümitle bakıyorlar.

Benim yazılarımda eksiklikler,yanlışlıklar tabiî ki olabilir.Her türlü görüş ve önerinizi bekliyorum

Saygılarımla
Bahadır Metan ENVEROĞLU
Öz Ahıskalı

27 Eylül 2009 Pazar

'Türk' adını taşıdığımız için yıllarca sürgün edildik


Şimdi hayatlarını ABD'de devam ettiren 160 Ahıska Türk'ü, tek hasretlerinin Türkiye olduğunu söylüyor. Üç yıldır Atlanta'da yaşayan Ahıskalı ailelerin en büyük hayali, özlemini çektikleri Türk vatandaşlığına kavuşmak.



Yurtlarından ayrı geçen 65 yılın zorluklarla dolu olduğunu söyleyen Ahıskalıların hocası Mukaddim Maksut, "65 sene oldu Ahıska'dan çıkalı. Türk adını taşıdığımız için oradan oraya sürüldük. Sıkıntılar çeksek de özümüzü kaybetmedik. Dinimiz, dilimiz, örfümüz ortak. İstiyoruz ki Türk vatandaşlığını alalım. Türkiye'den başka hiçbir isteğimiz yok." diyor.

Yıllar geçse de içlerindeki Türklük sevgisi hiç azalmayan Ahıskalılar, "Bizi artık Ahıska Türk'ü diye ayırmasınlar, biz sadece Türk'üz." diyecek kadar atalarına derin bir bağlılık duyuyor. Hatta ülkemizi görmedikleri halde birçoğu Türkiye'ye gömülmeyi vasiyet ediyor. Bu isteği yerine getirmek için cenazeleri günlerce bekletilenler bile oluyor. Türk örf ve âdetini Amerika'da yaşatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Tek duaları, çocuklarının Türklük bilincinden uzaklaşmamaları. Gençler için çeşitli faaliyetler düzenleyen Ahıskalıların en büyük destekçileri ise Atlanta'daki İstanbul Center Kültür Merkezi. Son olarak düzenledikleri futbol turnuvasıyla gençleri bir araya getirmişler. Maksut hoca, gülümseyerek, Türkiye ziyaretini duyan Ahıskalı kardeşlerinin kendisinden ay-yıldızlı forma istediklerini söylüyor. Merkezin faaliyetleri bu kadarla sınırlı değil. Dileyen aileler, tatillerde çocuklarını bu merkezdeki Türkçe takviye kurslarına gönderiyor. Çocukların bu merkezde dini eğitim alma imkanları da oluyor. Yeni kurdukları 'Türk Ahıska Kültür Derneği'yle ise faaliyetlerini daha derli toplu hale getirmek istiyorlar.

İstanbul Center Kültür Merkezi Başkanı Cavit Ağu, derneğin en önemli amacının Özbek, Boşnak, Ahıskalı fark etmeksizin Atlanta'daki tüm Türkleri bir çatı altında toplamak olduğunu belirtiyor. Türk Ahıska Kültür Derneği Başkanı İsvendi Nuri ise ABD'ye okumak için gelen Türklerin de kendilerine destek olduğunu kaydederek, "Bugüne kadar aslımızı yitirmemiz için çok girişimler oldu. Türkiye'den kardeşlerimiz sayesinde artıyoruz." diye konuşuyor. Türkiye'de bulunmaktan duyduğu memnuniyet gözlerinden okunan Maksut hoca ise, "Her vakit kalbimizde Türk olmuşuz.Türkiye'den de diliyoruz ki bizi hiç unutmasınlar. Bilsinler ki Ahıskalı Türk kardeşleri vardır." ifadelerini kullanıyor. ZAMAN

ASLIHAN KÖŞŞEKOĞLU, İSTANBUL

21 Ağustos 2009 Cuma

Vatan ve Bayrak Hasretiyle Yaşıyoruz

Vatan ve Bayrak Hasretiyle Yaşıyoruz
Yıl 1994.Resimde Bahadır Metan Enveroğlu Türkiye'de zaman gazetesi muhabiri sayın İsmail Altunsoy ile Ahıskalıların 1944 sürgünü konusundaki röportajı.
yazıyı daha büyük görmek için yazının üzerine tıklayınız.

Kafkaslar demir ağlarla Türkiye'ye bağlanıyor

Kafkaslar demir ağlarla Türkiye'ye bağlanıyor


Tarihî ipek yolunu demir ağlarla 21. yüzyılda yeniden canlandıran proje hayata geçiriliyor. Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı'nın Türkiye bölümünün temeli dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili'nin katıldığı törenle Kars'ta atıldı.

[Haber Analiz] 15 yıllık rüyanın gerçeğe dönüşmesi

Hattın sadece üç ülkeyi değil, Çin'i Londra'ya bağladığını anlatan Gül, adı konulmamış bir ekonomik bölge ortaya çıktığını vurguladı. Devre dışı kalan Ermenistan'a da "Proje, iyi komşuluk ilişkilerinde olma arzusunu gösteren herkese açıktır." mesajı gönderdi. Cumhurbaşkanı, Kazakistan ve Çin'in destek verdiği projede, zorlukları nasıl aştıklarını ise "Bazıları hayal demişti, raflara konulmuştu. Raftan indirildi, üç ülke arasında buluşmalar ol-du. Siyasi iradeler kondu." sözleriyle anlattı. Gül'ün tespitlerine katılan Saakaşvili, çeşitli jeopolitik etkenlere rağmen siyasi bir irade koyarak sorunları aştıklarının altını çizdi. Aliyev ise projenin önemini şöyle özetledi:

"Yeni bir tarih yazılıyor."

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, törende yaptığı konuşmada, tarihî İpek Yolunun tekrar canlandığını anlatırken, "Bugün gerçekten çok mutlu bir günü yaşıyoruz. Bugün, hayvanlar üzerinde olan ipek yolunu demirden gerçekleştiriyoruz. Hat, sadece üç ülkeyi birbirine bağlamıyor. Çin'i, Londra'ya bağlayan bir demiryolu." dedi. 15 yıl önce bir fikir olarak ortaya çıkan BTK'nın karşılaştığı zorluklara dikkati çeken Cumhurbaşkanı Gül, "Bazıları buna hayal demişlerdi, bir zamanlar raflara konulmuştu. Raftan indirildi, üç ülke arasında buluşmalar oldu, siyasi iradeler ortaya kondu. Bu üç ülkeye, Kazakistan ve Çin de destek verdi." dedi. BTK'nın Kafkasların istikrarına katkı yaptığını vurgulayan Cumhurbaşkanı, hattın yapımı sırasında engeller çıkaran ve hattın devre dışı bıraktığı Ermenistan'a mesaj gönderdi. Gül, "Proje, bütün ülkelere de açık. İyi komşuluk ilişkilerinde olma arzusunu gösteren herkese açıktır. İnanıyorum ki, ileride de böyle olacaktır. Projenin hayata geçmesi ile ekonomik faaliyetlerin yanı sıra kültürel faaliyetler de canlanacak." diye konuştu. Üç ülke arasında ilişkilerin geliştiğini anlatan Cumhurbaşkanı, "Adı konulmamış ekonomik bölge ortaya çıkıyor. Bu bölge giderek daha da canlanacaktır. Üç ülkenin siyasi iradesi devam ettiği sürece bundan halklar faydalanmaktadır. Siyasi irade daha da güçlü devam edecek, yeni projeler hayata geçirilecek." dedi.


Aliyev: Yeni bir tarih yazılıyor

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, yeni bir tarihin yazıldığını belirtirken, ülkesinin hem Azerbaycan hem Gürcistan ile iyi bir noktada olduğunu, üçlü ilişkilerin de geliştiğini anlattı. Aliyev, "Asırlar boyu halklarımız dost, komşu olarak birbirine yakın olmuşlar. Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra onu tanıyan ilk ülke Türkiye oldu. İlişkiler en yüksek seviyede. İlişkilerimiz örnek teşkil ediyor. Hayata geçirilen projeler halkları birbirine daha da yakınlaştırıyor." diye konuştu. Bölgedeki ülkeler arasında diğer bir önemli proje olan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı'nın da "hayalden gerçeğe dönüştüğüne" dikkat çeken Azeri lider, BTC üzerinden 40 milyon Azeri petrolünün ihraç edildiğini anlattı. Aliyev, BTK'nın karşılaştığı zorluklara dikkat çekti. Aliyev, "Bir artık bu dehlizi aştık. BTC ve gaz hattını başardık. Demiryolu hattının faaliyete geçmesi ile işbirliği daha da artacak" ifadesini kullandı.

Londra'dan Çin'e kesintisiz ulaşım

Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvili de, hattın gerçekleşme safhasında ortaya çıkan zorlukların nasıl aşıldığını anlattı. Saakaşvili, "Çeşitli jeopolitik etkenlere rağmen siyasi bir irade koyduk, sorunları aştık. Proje sayesinde halklarımız daha da yakınlaşacak, birlikte yaşamaya devam edeceğiz." dedi. Türkiye ile ülkesi arasındaki yakınlaşmadan örnekler veren Gürcü lider, Batum Uluslararası Havaalanı'nın iki ülke arasında ortak olarak kullanıldığını, bunun dünyada bir diğer örneğinin de Cenevre olduğunu aktardı. "Demir İpek Yolu", Azerbaycan'ın başkenti Bakü'den başlıyor, Gürcistan'ın başkenti Tiflis ile Ahılkelek kentinden geçerek Kars'a ulaşıyor. Proje üç etaptan oluşuyor. Türkiye, hattın 76 kilometrelik bölümünün yapımını gerçekleştirecek. Söz konusu bölüm, çift altyapıya uygun tek üst yapı şeklinde inşa edilecek. Ankara, bu iş için yatırım programına 380 milyon YTL ödenek koydu. Türkiye sınırından Ahılkelek'e kadar olan 29 kilometrelik hattın yapımını ise Gürcistan gerçekleştiriyor. Marmaray Projesi'nin 2013 yılında bitmesi ile "demir İpek Yolu" kesintisiz hale gelecek. İstanbul Boğazı'nın demiryolu ile geçilmesi ardından Uzakdoğu ve Çin, Avrupa ile kesintisiz olarak demiryolu ile bağlanacak. Ulaştırma Bakanlığı'na göre, ilk aşamada güzergâhtan yılda 1 milyon yolcu ve 6 milyon 500 bin ton yük taşınacak. 2034 yılında ise, 3 milyon yolcu ve 17 milyon ton yükün taşınması bekleniyor. 2008 rakamlarına göre Asya ile Avrupa arasında yıllık 75 milyar dolarlık bir taşıma kapasitesi var. Türkiye'nin hedefi, bunun yüzde 10'luk payına sahip olmak. Kazakistan'ın da hatta yük verecek olması, hattın ekonomik verimliliğini artırıyor.


Nahçıvan da Avrupa'ya bağlanacak

BTK'nın ardından, Türkiye ile Güney Kafkasya arasında bağları güçlendirecek yeni bir proje daha gündemde: "Kars-Iğdır-Nahçıvan Demiryolu Projesi (KIN)". Söz konusu projenin hayata geçirilmesi ile Nahçıvan'ın Kars üzerinden demiryoluyla Avrupa'ya açılması hedefleniyor. KIN için ilk adım da, geçtiğimiz ay Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Nahçıvan'a yaptığı ziyarette gündeme gelmişti.

Süleyman Kurt,Zaman Gazetesi




65 yıllık Ahıskalıların Rüyasının Gerçeğe Dönmesi de Böyle Olsun İnşallah. Amin

Bahadır Metan ENVEROĞLU

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Ahıskalılarıma Çağrı



Dualar Kabul Oldu… Ahıskalılar Vatana Dönüyorlar.

‘’ SSCB Yönetimi Tarafından 20. yy 40’lı Yıllarında Temmuz Zoreki Olarak Gürcistan’dan Tehcir Kişilerine Vatana Dönmeleri Hakkında 17 Temmuz 2007’de Kabul edilen Gürcistan Parlamentosu Kanunu’’ Ahıskalıların Vatana Ahıskaya Dönme meselesinin Çözümünde ilk adımı atmıştır.

Ahıska bölgesinde Oturanların hakları zarar görmeden ve kimse mağdur edilmeden dönmek ve Gürcistan Vatandaşları olmadan gurur duyarız.

Kimliğimizi Korumak için İmkan dahilinde bir arada iskan edilmemiz Yasa’nın uygulanmasında Uluslararası Hukuk normalarına,mağdur Ahıskalıların hak ve menfaatlarına,Gürcistan’ın taahutlarına ve evrensel insan haklarına uygun hale getirilmesi,dönenlerin sosyal güvenlikleri taminat altına alınması ve yardımlar sağlanması sevindiricidir.

1956’da sıkıyönetim rejiminden azat edildikten sonr Vatanımız Ahıska’ya dönmek mücadelesine başlanmıştı.

Bu mücadeleye öncülük eden liderlerimizden ; Latifşah Barataşvili, Mevlut Bayraktar,Enver Odabaşı,Halil Omarov, Yusuf Sarvarovlar…Vatana dönmek sevincine temel atmış olsalar da maalesef vatana dönüş sevincini paylaşmaya ömürleri yetmemiştir. Allah onlara bol bol rahmet eylesin.

Kutsal Vatanımız Ahıska’ya dönmek yolunu açmak yukarıda adları geçen liderlerimizin devamcısı Sayın Süleyman Bardakadze, Gürcistan Devlet Bakanı Cenap G.Hayındrava’nın yakından yardımı ile erişildi.

Vatana Dönmek mücadelesini hızlaştırmada milletimizin anlayışlı davranması, ve aktif iştirak etmesi de çok önemlidir.



Z.Gamsahurdia ilk önce Sürgün Ahıskalıların ciddi bir şekilde dostu idi. Sonradan agresifleşmesinin sebebi, O’na yalan yanlış haberlerin gelmesiyle olmuştur. Artık O da gelip geçmiştir. (Resimde Gürcistan'ın Cumhurbaşkanı Z.Gamsahurdia ile vatan konusunda görüşmede
Bahadır Metan ve kızı Leyla.)




Gürcistan Devlet Bakanı sayın George Hayındrava Uluslar arası Ahıskalılar vatan cemiyeti Başkanı sayın Süleyman Barbakadze ile birlikte çeşitli ülkelerdeki sürgündeki ahıskalılar ile
görüşerek 2007 Temmuz ayında Gürcistan Parlementosunda Ahıskalıların vatana Ahıska'ya
dönmeleri için karar çıkarttılar.Yukarıdaki resimde Süleyman Barbakadze Bursada Ahıskalılarla bir araya gelip Ahıskalıların vatana dönme kararını anlattı ve tebrik edildi.
(Uluslararası Ahıskalılar Vatan Cemiyeti Başkanı Süleyman Barbakadze Gürcistan Devlet
Bakanı G.Hayındrava ile birlikte yaptığı çalışmalar sonucu vatana dönme kararı alınmasında büyük rol oynadı.)


Gürcistan Devlet Bakanı G. Hayındrava ile Ahıskalılar Bursa'da bir arada.


Resimde vatana dönme kararından gurur duyan Bursa'da yaşayan Ahıskalı Leyla Metan Bakana
teşekkür etti çalışmalarında başarılar diledi.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.


Vatan Yolu Açılmıştır, Mutlu Günler Geliyor

ÜLKE MESELELERİ ANCAK
EĞİTİMLİ İNSANLARLA ÇÖZÜLÜR


Dünya Ahıskalılar Birliği
çalışmalarına başladı
Resimde Fransa'da yaşayan ve Ahıskalıların sorunları ile yakından ilgilenen hemşehrimiz (Ahıskalımız) Sayın gazeteci-yazar Burhan Özkoşar ve Azerbaycan'da yaşayıp Ahıskalıların
vatana dönmek mücadelesi konusunda çalışan Azerbaycan Vatan Cemiyeti Başkanı Sayın İbrahim Burhan Beyle Vatanimiz Ahiska konusunda konuşmaktalar.


Dünya Ahıskalılar Birliği
çalışmalarına başladı
Resimde Fransa'da yaşayan ve Ahıskalıların sorunlarıyla yakından ilgilenen hemşerimiz (ahıskalımız)gazeteci-yazar sayın Burhan ÖZKOŞAR ve Ahıska'da yaşayıp Ahıskalıların vatana dönmek mücadelesi konusunda çalışan Tiflis Ahıska Türkleri Vatan Cemiyeti Başkanı Süleyman
Barbakadze ile konuşmakta.

Yurdumuzun ala çiçek meşesi,
Vatan ki diyerler yürek köşesi.
Vatan sevgisidir halkın peşesi,
Vatanı görmezden ölen ağlasın.

Hoşbaht değil gurbetlerde şah olan,
Hoşbaht insan vatanında olandır.
İnsan demem vatanından yılana,
Rastgelmedim hiç gurbette gülene.
(Ahıskalılar ağzından)
Vatanı sevmek imandan gelir (El vatan-u Min-el iman)

Sen tarihini bilmezsen coğrafyanı başkaları çizer.Sen ahıskalı Müslümansın.Sen bununla gurur duymalısın.

Ama maalesef bazı Ahıskalı kardeşlerimiz vatana dönme konusunda ümidini yitirmişler.’’Artık biz vatanımıza dönemeyiz, yaşadığımız yerleri vatan edinelim’’,diye karar vermişlerdir. Buna rağmen milleti-
miz büyük çoğunluğu,yaşlısı genciyle öz vatanımıza dönebileceğimiz
inancını taşıyorlar.
Ama ne yazık ki vatanda doğanların ve vatan ne demektir bilenlerin büyük kısmı vatan özlemiyle yabancı diyarlarda hayata veda etmişler-
dir.Allah’ ın rahmeti üzerlerinde olsun.Vatana dönüşün olumlu kararları ve neticeleri ruhlarına ayan olacak İnşaallah.

Bütün Dünya’nın değiştiği günümüzde bize vatan kapıları açılmıştır.
Vatan özlemiyle yanıp tutuşan Ahıskalılar sonunda yurtlarına kavuşa-
caklar.Kimse ümidini kaybetmesin.

Ahıskalılar 1944 sürgünü nedeniyle 66 senedir kaybettiği Anavatanlarına dönmeye başladılar bile.Demir kapılar açılmıştır.Dön-
üşün Şiarı:Dostluk ve Kardeşlik çağrısıyla start verilmiştir,İnanç köprüsü kurulmuştur.

Not:Ya Rabbi,ne acıdır ki bazı Ahıskalı
Kardeşlerimiz Gürcistan veya Ahıska tarihinden
habersiz ola ola İnternet Sitelerinde enine uzununa Saçma sapan çıkışlarıyla (safsata yazılarıyla)Ahıskalıların yolunu kapatmaya çabalıyorlar.’’Çak çak başını yorar,Değirmen işini görer ‘’demişler ya.
Vatanımız Ahıska’ya dönmek meselesinde çalışanlarımız çalışıyorlar.
Öyle arkadaşlar…
Akıllarını başlarına toparlasınlarda ne yazdıklarını ve ne yazıcakların-
nın farkına varsınlar.Uğursuz yazı yazdıklarından vazgeçip pişman olsunlar.Haksızlık,hukuksuzluk,derbederlik,paramparça yaşamak canlarına değmedimi!Yeter artık!Hak yoluna gelelim.Milletimizin arzusunu yerine getirelim.

Ahıska’da yaşam nasıl olacağına kuşkuyla bakan,kalbi kırık,hayata ümitsiz bakan bazı ahıskalı kardeşlerimize anlatmak istiyorum.Gür-
cistan çok milletli cumhuriyettir.Kol kola verip bin yıllardan beri bir-
lik beraberlikle yanma yan barış içinde kardeşçe yaşayan Azeri kardeşlerimizi örnek olarak göstermek istiyorum.

Günümüzde 500 bini aşkın Gürcistan Azerileri Gürcistan’ı Ana vatan tutunup milletini kardeş sayıp gururla mutlu hayatlarını sürdürmekte-
ler.

1984-1997 13sene ailemle Ana vatan Ahıska özlemiyle Gürcistan’ın Haşur rayonunda yaşam sürecinde bölgenin:
Gardabani,Marneuli,Bolnisi,Dmanisi,Kareli ve diğer rayonlarında
kompaktta yaşayan Azeri kardeşlerimizin Gürcistan’a temelli adapte
olduklarını gördük.Hemde kendi gelenekleri,örf ve adetleri,kültürleri ve dini inançlarında hiçbir engel olmadan hayatlarını mutlulukla sürdürüyorlar.Onlar öz ana Azeri dilleri ile parelel gürcü dilinide ikinci ana dili gibi kabul etmeleri iki millet arasında hiçbir engel veya baryer olmadıklarının bilincindedirler.Onlar gibi ana vatanımızda mutluluk ile yaşamanın darısı başımıza.
Azeri Gücü hamkarlığı,birlik,beraberlik,birbirlerini kardeşçe görüşleri canlı örnek olacağının inancındayız.

Yıl 1901 Oşora muhtarı (Glava-Başkan)Resimde sağda ayakta duran Muhtar İdumalali
İskender Ağa.Yanında muhtar yardımcısı Oşoralı Müştak Efendi (Dedem Hamid Ağa'nın kardeşi)Oturanlar,SAğda yazıcı Tofik Efendi.Elinde kamçı olan üniformalı polis komiseri
Stepan Efendi.
Yıl 1912 Azgur kasabasında İlahiyet öğrencileri.Ortada Azgurlu Molla İsmail'in babası Molla Ali.
Onun yanında yabancı dil olarak rus dili muallimi başında şapkalı.Molla ile muallimin arasında
Abdullah Amcam (1898-1992) Kız öğrencilerin arasında sağdan dördüncü Azgurlu Bilor Muhrangil.
Resimdekilerden hiçbiri şu an hayatta değildir.Allah'ın rahmeti üzerlerinde olsun.Ruhlaınra El-Fatiha.Amin
YIL 1927 AZGUR KASABASI:Aydınlar ve öğrenciler okul binası önünde,Gürcistan Cumhuriyetinin 6.yıl dönümü tantanesinde iştirak etmektedirler.
Aşağıdaki resmin arkasına yazılan Rusça yazı ve Türkçe'ye çevirisi yukarıdaki resime aittir.
Not:Resimleri büyütebilmek için fotoğrafları üzerlerine tıklayınız.



Bu Rusça yazı resimin arkasında yazılmıştır.Resimdeki öğrencilerin arasında okul müdürü Azeri
Ali Mursakulof Hüseyinoğlu tarafından yazılmıştır.(Okul müdürü Ali Dayı Azgurlu Canogilin
Rahmet Bibinin kocasıdır (Rahmet Bibi'de Azgurlu Canogilin Mecid Ağa'nın kızkardeşidir.Mecid Ağa'da Bahadır Metan'ın kayınpederidir.) Resimdeki görünüş Gürcistan Cumhuriyetinin 6.yıl dönümüne bağışlanmış görünüşüdür.

YIL 1927 AZGUR KASABASI SAKİNLERİ.Gürcistan Cumhuriyetinin 6.yıl dönümü tantanesinde iştirak etmektedirler.



Bu Rusça yazı yukarıdaki resimin arkasındadır.Bu resimde Gürcistan Cumhuriyetinin 6.yıl
dönümünde Azgur sakinlerinin bir araya gelmesi.
Resimde:

1- İkinci sırada aşağıda sol taraftan dördüncü kaza partiye kamiteti katibi Tshadze
yoldaş.
2- Tshadze yoldaşın yanında beşinci Azgur'un temkom komitesi yoldaş Menafzade.
3- Birinci sırada (sağdan) beşinci Azgur kentinin gençler mektebinin direktoru Mursakulof Ali
Hüseyinoğludur.




Yıl 1941 Aspingza. Ortada Oşoralı Zodogilin Ahmet Aspinzade Okul müdürü, sağında ve solundakiler bayan Gürcü öğretmenler. Anser amcam ve Hasan eniştem, Seide Halamın kocası Azeri, önünde oğlu Tevfik. Tevfik Gence’de yaşıyor. Bu resimden 16 gün sonra Alman Savaşı patlak verdi. Erkeklerden ikisi hariç hiçbiri savaştan kurtulamadı. Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun. İşte bu resim savaştan ve sürgünden önceki barış ve mutluluk içindeki yaşam tarzımızı gösteriyor.

Geçmişte biz Ahıskalıların ata dedelerimizin yaşadığı bölgede dilleri
ayrı dinleri ayrı kültürleri,örf ve adetleri ayrı insanlarla barış içinde yaşadılar.Bizlerde onların torunları olarak onlar gibi yaşadık,yaşıyoruz yaşayacağız.

1941-1945 2. Dünya savaşı olmasaydı 3.5 milyonu aşkın azınlık:Ka-
raçaylar,Çeçenler,İnguşlar,Kabardalar,Gagauzlar,Kırım tatarları,
Hemşinler,Kalmıklar ve Ahıskalıların sürgün olacaklarına sebep bulmak imkansız olurdu.

Yukarıda adı geçen ve sürgüne maruz kalan milletler 1956 Moskova
Kremil’in kararıyla memleketlerine döndüler.Ahıskalıların vatanlarına dönmeme nedeni ise hala bilinmiyor.Er mi geç hak yolunu bulacaktır.
Ahıskalılarımızın vatana dönmelelirin hızlanmasında,bu işte fedakar-
lık eden liderlerimize sabırlı ve cesaretli çalışmalarında başarılar arz
ederim.


Saygılarımla
Bahadır Ahıskalı Bursa

21 Mayıs 2009 Perşembe

Bahadır Metan , Anne,Babası ve Gülağa İle Birlikte


Yıl 1932 Resimde Makbule Halam ve Kocası Saroli Gülağa Eniştem.
Gori Şehri Harbi Garnizoni (Gürcistan) ,



Yıl 1934 Goriya Misafirlik (Gürcistan)
Oturanlar rahmetlik annem Hediye Hanım,kucağında 4 aylık Bahadır Metan (ben)
Annemin yanında Gorili hanım Efendi,onun yanında annemin amcası Goromalı Molla Haydar Hoca (118 yaş ömür gördü kabri Özbekistan'dadır.)
Yanında Gorili teyze,onun yanında da annemin bibisi kızı Zahide Halam

Ayakta olanlar ise sağda Seide Halam annemin bibisi kızı,yanında İbrahim Enişte Zahide Halamın kocası (1937'de babamın kaderi ile ile Onun kaderi aynı oldu; Sovyetler Rejiminin Kurbanı.), yanında Gorili Beyefendi,Onun yanında üniformalı Gori Harbi Garnizon Görevlisi Gülağa Eniştem. (1939-1940 Rus-Finlandya Savaşında şehit oldu.)
Onun yanında annemin bibisi kızı Makbule halam (Makbule Halam 1946'da Kazakisan Almatada çocukları ile sürgündeyken gece evinde tütün demetlediği sırada lambasına gaz yağı diye yanlışlıkla benzin koyar, Lambayı yakınca çıkan patlama ile kendisi de yanarak feci şekilde hayatını kaybeder.)

Bu resimlerdekilerden sadece ben Bahadır Metan hayattayım. Diğerleri Hakkın Rahmetine kavuşmuşlardır.Allah'ın rahmeti üzerlerinde olsun.

Not: Makbule Halam ve Gülağa Eniştemin yadigarları yani oğlu Aliko ve Torunları;
Aslan ve Ravşan Aile ve çoluk çocuk sahibi olmuşlardır. Mutlu yaşamlarını şu an Kazakistan'ın Merki şehrinde sürdürmektedirler.


Yıl 1935 Gori Şehri Gürcistan
Resimde Bahadır Metan Annesi Hediye Hanımın kucağında
Bahadır Metan'ın babası Enver Bey,
Solda üniformalı bey ise annemin bibisinin kızı Makbule Hanımın Kocası Gülağa Abdulganioğlu Orbeliani.
(Not: Gülağa eniştem 1939-1940 Rus- Finlandya savaşında şehit olmuştur.
Şehitlik belgesi aşağıdadır.)
)

Bahadır Metan, Bursa 2009

Bahadır Metan Enveroğlu Kimdir?

Bahadır Metan ENVEROĞLU kimdir?


Tarih yazmak tarih yapmaktan zordur derler. Tarihi bir de bizzat yaşayan insanlardan dinlemek ve anlamaya çalışmak ise apayrı bir olaydır. Günümüzde yakın tarihin olaylarına bizzat şahit olmuş halen yaşamaya devam eden bir çok insan bulunmaktadır.Bu insanlardan birisi de Bahadır Metan Enveroğlu’dur. Bahadır Metan’ın hayatını kısa ve öz bir şekilde sizler ile paylaşmaya çalışacağım.

Bahadır Metan Enveroğlu 15.06.1934 yılında Gürcistan’ın Ahıska Bölgesininde (Aspindza Reyonunda) dünyaya gelmiştir. Annesi Hediye Hanım , babası Enver Metan Bey’dir. Annesi ,babası, kız kardeşi Bilor Hanım ve ailenin en yaşlı üyesi babaanne Mümine Hanım Gürcistan’ın Ahıska Bölgesinde 1944 Sürgününe kadar birlikte huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşamışlardır.Ancak mutlu aile tablosu onlar için pek uzun sürmeyecektir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın babası Enver Bey, annesi Hediye Hanım ve ortada Bahadır Metan.

1937 yılında Aspindza’da yaşayan ve Aspindza Eğitim Müdürlü’ğünde çalışan Bahadır Metan’ın babası Enver Bey’in evinin kapısı birgün hükümet görevlileri tarafından çalınır.Kapıyı açan Hediye Hanıma kocası Enver Bey’i sorarlar.Hediye Hanım da Enver Bey’in evde olduğunu,İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde yapılacak olan toplantıya hazırlandığını ve kahvaltı yapmak üzere olduklarını söyler, görevlileri kahvaltıya buyur eder. Görevliler eve girmeyeceklerini söylerler. Görevlilerin geldiğini duyan Enver Bey onları hiç bekletmeden kapıya doğru ilerler. Daha sonra görevlilerden biri Enver Bey'in kulağına birşeyler fısıldar.Enver Bey Hanımı Hediye Hanım'a ‘ben birazdan dönerim’ diyerek görevliler ile birlikte gider.Bu ayrılıştan sonra Enver Bey bir daha evine hiç dönemeyecektir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Ahmediye Camisi ve Medresesi şu andaki görünüşü


Ahıska Kalesi içinde 1749’da inşa edilen Ahmediye Camisi ve Medresesi bulunmaktadır. Bir zamanlar Ahmediye Medresesinde birçok İslam Alimi yetişmiştir. Bolşevik Rejiminde hükümet görevlileri tarafından yakalanan bu masum insanlar bu cami ve medreseye doldurulmuştur. Burada toplanan insanlar çeşitli işkencelere maruz kalmışlar,kimileri Sibirya’ya sürgüne gönderilmiş kimileri de şehit edilmişlerdir. Binlerce insan haksız yere Sovyet Rejimini kurbanı olmuştur. Bahadır Metan’ın babası da bu medresede hükümet görevlileri tarafından şehit edilmiştir. Bahadır Metan henüz daha üç yaşındadır ve tüm bu olup bitenlerden habersizdir.



Bahadır Metan'ın Arşivinden
Enver Bey'in Rus Dilinde Yazılmış Beraat Belgesi

Ne acıdır ki Babadır Metan’ın babası Enver Bey’in suçsuzluğu yıllar sonra mahkeme tarafından kanıtlanmış ve suçsuz olduğuna dair beraati verilmiştir. Ancak bu gecikmiş karar şehit edilen Enver Bey’in ve ailesinin acılarını hafifletmeye yetmemiştir.

Tüm bu yaşanan olaylardan sonra üç yaşında öksüz kalan Bahadır Metan ailesi ile birlikte kendi köyleri olan Oşora’ya geri dönmüştür. Annesi Hediye Hanım altı aylık kız kardeşine hamile iken evin tüm sorumluluğunu üstlenmiştir.

Bahadır Metan 1941 yılında Oşora Mektebinde okumaya başlamıştır . O ve ailesi bundan sonra huzurlu bir hayat sürmeyi umut ediyorlardı ki bu sefer de 1944 sürgün faciası ile karşılaşacaklardı.

1944 de savaş Rusların lehine dönmeye başlamıştı. Kızıl Ordu 1944 yılı Kasım ayının 14 ünü 15 ine bağlayan gece iki yüz civarında Ahıska Köyünü basarak herkesi evlerinden dışarı çıkarmışlardı. ‘Almanlar gelip burayı bombalayacaklar, sizleri daha güvenli yerlere götüreceğiz, savaş bittikten sonra hemen yuvalarınıza döneceksiniz’ diye köylüleri kandırdılar. Herkesi Ağalık Bahçesi diye anılan meydanda topladılar. Uzun bir süre kendilerini götürecek arabaları beklediler. Nihayetinde toplanan insanları Amerikan Studabekir arabalarıyla tren istasyonuna götürürüler.Bu masum Ahıska Türklerini istasyonda bekleyen boş hayvan vagonlarına doldururlar. Böylelikle Ahıska Türklerinin meçhule yolculuğu başlamış oldu.

Yola çıkanların çoğu yaşlı,hasta,savaştan dönen yaralılar, kadın ve çocuklardı. Ruslar her istasyonda yemek ve ekmek vereceklerini söylemişlerdi. Ancak mevsimin kış olması nedeni ile alınan ekmek ve yemekler anında donuyordu. Öyle ki ekmekler balta ile kesilip dağıtılıyordu.

Ruslar her istasyonda mola anında vagonları tek tek dolaşarak hasta ve ölü olup olmadığını soruyorlar, ölenleri alıp götürüyorlar. Aileler bu durumda hasta ve ölüleri çarşaflara sararak gelen askerlere ‘yok’ cevabını veriyorlardı. Trenin ilk durduğu istasyonda gizli bir şekilde kazma ve kürek olmadan ölenleri kendi elleri ile gömüyorlardı.

Yirmi beş otuz gün hastalık,açlık ve sefalet içerisinde devam eden bu meçhul yolculuk (sürgün) sonunda ardında büyük kayıplar bırakarak sona ermiştir. Bahadır Metan tüm bu olayları henüz on bir yaşındayken yaşamış küçük bir çocuktur. Burada ancak bir kısmını sizlere aktarabildiğimiz yaşanan olaylar Bahadır Metan’ın hayatında unutulmaz ve derin izler bırakmıştır.

Gece yarısı Kazakistan’ın Çimkent vilayeti Sayram Rayonu Çernovodski (Karasu) Demir Yolu İstasyonuna gelen trenin vagon kapıları açılmaya başlanmıştır. Askerler gelen emirle herkesi vagondan apar topar aşağıya indirmeye başladılar. Evlerinden bazı ev eşyalarını getirebilenler ve getiremeyenler grup grup toplanmışlardı. İstasyonda kendilerini almaya gelecek olan öküz ve at arabalarını beklemeye başladılar. Mevsim kıştı ve hava oldukça soğuktu. Ertesi sabah beklenen arabalar gelebilmişti. Aileler çeşitli yerlere yerleştirilmek üzere arabalara bindirilirler.

Diğer Ahıskalı Aileler gibi Bahadır Metan ve ailesi de halkı Müslüman olan bir yere yerleştirilmişti. Yaşlılar ezan okuyup namaz kılarak bundan sonra aradıkları huzuru bulmak amacıyla Allah’a dua ettiler. Yerli halk yeni gelen misafirlerine sevgi ve ilgi ile yaklaştı. Bahadır Metan ve Ailesi buraya alışmakta zorluk çekmedi. Böylelikle Bahadır Metan’ın hayatında yeni bir sayfa açılmış oldu.

Burada Hükümet tarafından görevlendirilen Komisyon Bahadır Metan ve ailesini nüfusa kayıt ettiler. Çalışacak durumda olanlar Kolhoz (Kolektif Hocalık ) da çalışacaktır, okul yaşındakiler ise mektebe gidecektir.

Ardından yine Hükümet tarafından görevlendirilen Komisyon kendilerine yiyecek yardımında bulunur ve ekin ekmek için arazi verirler.

Acı günlerinin hatırası elbette hafızalardan kolay kolay silinmeyecektir. Ancak yine de Ahıskalılar vatanları olmadan hayatlarını gurbette şükran duyguları içerisinde devam ettirmeyi öğreneceklerdir.

Bahadır Metan 1944-1954 yılları arasında Kazakistan’da orta okulunu tamamlamıştır. Daha sonra tahsiline devam etmek için ailesi birlikte Özbekistan’a göç etmiştir. Tabi bu göç hiç de kolay olmamıştır. 1956’ya kadar onlara bir kazadan ikinci bir kazaya gitmek yasaktı. Özbekistan’a bu yüzden gizli ve kaçak olarak gitmişlerdir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Ortaokul sonunda Bahadır Metan'ın çekilen bir fotografı


Bahadır Metan 1958 yılında Taşkent Endüstriyel Teknik Lisesinin inşaat fakültesini tamamlayıp Yeniyol, Çinaz, Akkorgan Rayonlarında 1984 yılına kadar inşaat yönetmeni olarak görev yapmıştır.

Bahadır Metan inşaat fakültesinin yanında iki üniversite daha bitirmiştir.

1963-1968 yılları arasında Taşkent Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesini bitirerek,
gece okulundan (Lala Mektebi) Tarih Coğrafya ve Hukuk alanında öğretmenlik yapmıştır.

Tarih Fakültesinde okurken eş zamanlı olarak 1960- 1966 yılları arasında Taşkent Uluslararası İlişkiler Halk Üniversitesi Gece bölümünde Uluslararası İlişkiler eğitimi almıştır.

Daha sonra Sovyetler Birliği çapında Bilim Cemiyeti Taşkent Şubesinde faaliyette bulunmuştur.

Tüm bu parlak eğitim ve iş kariyerinden sonra Bahadır Metan yaşadığı hayat tecrübelerini ve vatan hasreti ile dolu duygularını geniş halk kitlelerine aktarmak amacıyla devlet yönetiminde görev almıştır. 1970 - 1980 yılları arasında Özbekistan'ın Akkorgan Rayonunda Milletvekilliği ve aynı zamanda Belediye Başkan yardımcılığı yapmıştır.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan Milletvekili iken çekilen fotografı, Özbekistan


Bahadır Metan’ın hiç bitmeyen vatan özlemi onun içini kemirip durmaktaydı. En sonunda Gürcistan’ın Ahıska’ya 70 km uzağında bulunan Haşur Rayonuna ailecek göç etmiştir. Burada 13 sene Rusya’nın Roztov Şehri Haşur Şubesi Podşibnik Bilya fabrikasında baş mühendis olarak çalışmaya devam etmiştir.Böylelikle doğduğu, çocukluğunun geçtiği ve akrabalarının yaşadığı toprakları bir kez daha görme şansına sahip olmuştur.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın doğum yeri olan Aspindza Rayonunu ziyareti


1992 yılında Türkiye ile Gümrük sınır kapıları artık açılmıştır. Bahadır Metan birkaç defa Türkiye’ye turist olarak gidip gelmiştir. Türkiye’de akrabalarını arayıp onların çoğu ile buluşup kaynaşmıştır. Nihayetinde 1997 yılında Türkiye’ye ailesi ile birlikte kalıcı olarak gelmiştir.

Şu an ailesi ile birlikte Bursa’da yaşamaktadır. Emekli ve iki çocuk babasıdır. Çocukları Taşkent Devlet Üniversitesi mezunudurlar. İkisi de şu an Bursa’da müzik öğretmeni olarak çalışmaktadır. Bahadır Metan’ın eşi Medeiyet Hanım ise 40 sene Özbekistan’da Özbek Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak orta okulda ders vermiştir. Şu an eşi de emeklidir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın Türkiye'deki akrabaları ile buluşmasında çekilen bir fotograf

Bahadır Metan bu duygular ile hayata, vatanına ve akrabalarına gönülden bağlı bir insan. Bu uğurda çeşitli derneklere üye olmuş, onlara öncülük etmiş, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazmıştır. Hayatını kendinden sonra gelecek olanlara ışık olmaya adamıştır, ilerleyen yaşı bu kutsal görevi yerine getirmesine mani olamamıştır halen mücadelesine devam etmektedir.


Bahadır Metan'ın çalışma masasında çekilen bir fotografı

Bahadır Metan yetmiş beş yıllık yaşadığı hüzünlü,sevinçli ve mutlu günlerini inançla, gururla ve şükran ile anıyor.

Bahadır Metan’ın hayatını ve hatıralarını burada anlatmaya ne kelimelerimiz yeter ne de zamanımız. Yetmiş beş yıllık dolu dolu geçen bir hayat dile kolay geliyor.

Bir milletin vatanı için verdiği bu mücadeleyi okudukça ve gördükçe vatanımızın kıymetini daha iyi anlıyoruz. Atalarımız da vatanımız için benzeri mücadeleler vermişlerdir. Bugün bir vatana sahip isek bunun Atalarımızın yapmış olduğu fedakarlıklar neticesinde olduğunu unutmamalıyız . En az atalarımız kadar vatanımıza sahip çıkmalıyız. Yaşanan olaylardan ve tarihten ibret almalıyız.

Özhan GÜRSOY,31.01.2009 BURSA