AHISKALILAR, SÜRGÜNLERLE VE BASKIYLA YOK EDİLMEYE ÇALIŞILDI
Stalin döneminde Ahıskalı Türkler ile birlikte bazı Gürcüler ve yöneticilerde sürgüne gönderildi.
Yıl 1952. Stalin döneminin gazabına uğrayan yöneticilerden birisi Gürcistan Kompartisi Merkez Komu Birinci sekreteri Kandit Çarkviani. 1937-1952yılları arasında görev yaptığı Gürcistan'dan, Ahıskalı Türklerin yanına Özbekistan'a sürgüne gönderildi. Burada Taşkent 32 numaralı kuruluş tresti başkarmasına başkan tayin edildi. Daha sonra ise 1957 yılında Moskova Kremlinin verdiği bir karar ile Beraat etti ve Gürcistan 'a geri döndü. Tiflis 'te Gürcistan Devlet Ekonomi Enstitüsü'nde Rektör olarak görevlendirildi.
Bazı Ahıskalı kardeşlerimiz vatana dönme konusunda ümidini yitirmişler, Artık biz vatanımıza dönemeyiz yaşadığımız yerleri vatan edinelim diye karar vermişler. Buna rağmen milletimiz büyük çoğunluğu yaşlısı genciyle Öz vatanımıza dönebileceğimiz inancını taşımaktadır. Mukaddes inancını kaybetmeyen Ahıskalılar er veya geç vatanlarına döneceklerdir. Bizler vatanı görecek ve orada yaşama hakkına sahip olacağız. Bu böyle sürmeyecek. Bütün dünyanın değiştiği günümüzde bize vatan kapıları açılacaktır. Vatan özlemiyle yanan Ahıskalılar sonunda öz yurtlarına döneceklerdir. Kimse ümidini kaybetmesin.
Ahıska'da yaşanan zulümler ve sürgünlerle ilgili olarak Osman Dayının hikayesini anlatacağım. Stalin döneminde sürgün edilen K.N.Çarkviani, Osman Dayı, Murteza dayı ve Bahadır Metanlar 1952-57-60'larda 32 numaralı kuruluş trestinde birlikte çalıştılar.
Osman dayının hikayesi 1943 yılında başlıyor. Gürcistan'dan Sovyetler Birliği Ali Sovyetine Milletvekili adaylığına seçilecek seçmenler mitinginde vekaletini Adigön Rayonu okul müdürü Osman Mazmanov yapıyor. Osman dayı tek aday Kandit Nestaroviç Çarkvianiye oy verilmesini teklif ediyor.
Bir yıl sonra yani 1944 yılında ise tüm Ahıska bölgesindeki müslümanlarAhıska Türkleri olarak Orta Asya ve Kazakistan'a sürgün ediliyor. Aradan yıllar geçiyor. Yıl 1952. Stalin döneminin gazabına uğrayan yöneticilerden birisi Gürcistan Kompartisi Merkez Komu Birinci sekreteri Kandit Çarkviani. 1937-1952 yılları arasında görev yaptığı Gürcistan'dan, Ahıskalı Türklerin yanına Özbekistana sürgüne gönderildi. Burada Taşkent 32 numaralı kuruluş tresti başkarmasına başkan tayin ediliyor. Bu sırada Osman dayı ile Çarkviani görüşüyorlar. Bu görüşmede eski hatıralar canlanıyor. 1943 yılında Osman dayının Adigöndeki desteği hatırlanıyor. Çarkviani vefakarlık göstererek Osman dayıyı başkan yardımcısı tayin ederek birlikte çalışmaya başlıyorlar. Murteza dayıda Taşkentte Osman dayı ile birlikte çalışıyor. Daha sonra ise 1957 yılında Moskova Kremlinin verdiği bir karar ile Çarkviani beraat etti ve Gürcistan'a geri döndü.
Moskova Kremlin kararıyla 1952'den 1957'ye kadar Özbekistan'da sürgünde bulunan K.N.Çarkviani Gürcistan'a dönüş sevincini paylaşmak için evinde bir banket verdi. Bankette hazır olanlar içinde Osman dayıda bulunuyordu. Bankette bulunanlara hitaben bir konuşma yapan Kandit Nesteroviç ikinci kat apartmanlarında kapıları karşı karşıya yaşayan Osman dayı ve ailesiyle samimi dostluklar yaşadıklarını ve birlikte çalıştıklarını söyleyerek mutluluğunu ifade ederek , Osman dayı ve ailesi ile birlikte tüm Ahıskalıların vatanlarına dönmelerini çok arzu ettiğini söyler. Bu sırada bankette bulunan ve Moskova'dan gelen iki oğlundan birisi sözünü bölerek : " Baba o zamanlar Gürcistan'ın birinci derecede yöneticisi sen değilmiydin. Senin imzanla gerçekleşmedimi bu olay. Sen istersen durduramazmıydın bu aksiyayı." der. Çarkviani bu itirazı üzerine oğluna şu açıklamayı yapar. " Maalesef yok yavrum. Ben ne yapabilirdim ki. Kararı Moskova Kremlin Politbürosu vermişti. Stalinin imzasıyla gelen bu emre uymak zorundaydık. Biz sadece emir altındaydık. Başka bir şey yapamazdık. Bu karar Moskovanın büyük hatası idi. Stalin'in ölümünden sonra 1956'da Sovyetler Birliği Büyük Millet Meclisi 1944'te haksız olarak sürülenlere anavatanlarına dönebilmeleri için beraat kararı verdi. Sürgündekilerin çoğunluğu vatanlarına döndü ve dönüyarlar. Ahıskalılarda bu haksız sürgünden kurtulacaktır. Şu anda ben belli bir yaştayım. Olurki Ahıskalılar vatanlarına dönme konusunda yardıma ihtiyaç duyarlarsa benim size babalık vasiyetim elinizden geldiği kadar yardımcı olun."
Daha sonraki yıllarda ise böyle bir yardımı kendisinden gördük. 1986 yılında Gürcistan'ın Haşur rayonuna dönen bir kaç Ahıskalı ailenin yerleşmesine bizzat kendisi yardımcı oldu. Bizde ona bu yardımından dolayı teşekkürde bulunduk.
k.
Osman Dayı ile Murteza Dayının yaşantılarını takip ediyorum. K.N. Çarkviani 1957'de Gürcistan'a Tiflis'e döndü ve yaşantısını burada önemli görevlerde bulunarak geçirdi. Sibirya kampından beraat eden Murteza dayı ile 1958'den 1960'a kadar Osman dayı yönetiminde inşaat işlerine devam ettik. 1960'da Murteza Dayı Azerbaycan'a Gence şehrine geri döndü. Alüminyum fabrikasında inşaat işlerinde başmühendis olarak çalıştı. Özbekistan'da ilk olarak 49 yaşında evlendi. Osman Dayının bacısı kızı Sitare hanımla evlenen Murteza dayı çoluk çocuk sahibi oldu ve 1979 yılında Gence'de vefat etti. Sitare hanım, oğlu Natik, gelini kızım Sevda, torunu Nadir 2000 senesinde Türkiye'ye temelli olarak taşındılar. Şimdi Bursa şehrinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Damadım Natik bey Türkiye'de ki Cezayirağa'nm oğlu Mehmet amcasının ailesi ile samimi akrabalık ilişkisini sürdürüyor.
Ankara'da ikamet eden Ahmet Amca 1967 yılında Özbekistan'da sürgünde bulunan kardeşleri Murteza ve Gülbaton hanıma aile resimleri ve mektuplar yollamıştı. Bu resimlerden birisinde Ahmet amca, eşi Ruhibe Hanım, çocukları Öner, Tuğrul ve Semra ile birlikte bulunuyordu.
Ankara'da ikamet eden Ahmet Amca, kardeşine yolladığı resimlerden birisinde eşi Ruhibe Hanım, çocukları Öner, Tuğrul ve Semra ile birlikte
1984 yılında ben ve ailem Özbekistan'dan Gürcistan'a Haşur rayonuna döndük ve yerleştik. 1986'da bu bölgeye birkaç Ahıskalı aile daha geldi. Ancak yerli hükümet bu durum karşısında sorun çıkardı. Bunun üzerine bende Ahıskalılara yardım konusunda söz veren ve Özbekistan'dan Tiflis'e dönen Çarkviani'yi araştırdım.Kendisi Tiflis'te Gürcistan Devlet Ekonomi Enstitüsü'nde Rektör olarak çalışıyormuş. Bende onu ziyarete gidip durumu anlatmak istedim. Ancak kapıdaki sekreter hanım bizi kabul edemeyeceğini söyledi. Akşama yapılacak bir toplantıya katılacağını ve bu sebeple hazırlık yaptığını söyledi. Sekretere, Çarkviani beye Özbekistan'daki tanıdıklarından selam getirdiğimi söylemesini istedim. Çarkviani bey bunu duyunca bizi hemen kabul etti. Odası çok genişti. Bizi oturtup konuşmaya başladı. Bende ona Osman dayının resmini ve Çarkviani'nin imzalayıp Osman dayıya verdiği 1957 tarihli raporu gösterdim. O daha resme bakmadan "Osman sağ mı?" diye sordu." Evet, size selamları var" dedim. Kandit Nesteroviç çok memnun kalarak nasıl yardımcı olabileceğini sordu. Ben kendimin hiçbir sorunu olmadığını ama maalesef benden sonra 1986'da gelen Ahıskalı ailelerin yerli hükümete yerleşme sorunları olduğunu söyledim. Çarkviani bey hemen telefona sarılarak "Bana bakan Ceperidze'yi bağlayın"dedi. Ama bakan Ceperidze yurtdışında olduğundan yardımcısına bağladılar. Çarkviani bakan yardımcısıyla görüştükten sonra Murman Haşur Belediye başkanına onun adına telefon açarak yeni gelen tüm Ahıskalı ailelere yardımcı olmasını istedi.
Biz teşekkür ederek müsaade istedik. Çarkviani bizi uğurlarken Ahıskalılara kapılarının her zaman açık olduğunu söyledi. Tiflis'ten Haşur'a dönene kadar Haşur Emniyet müdürlüğü Ahıskalıların pasaport işlemlerine başlamıştı bile. 1970'te Ankara'dan Ahmet Amca kardeşi Sisina Halaya Moskova Büyükelçiliği vasıtasıyla davetiye vizesi gönderdi. İşlemler bitince KGB görevlisi Gani Bey benimle görüşerek Sisina halanın Türkiye'ye tek başına gidemeyeceğini ve benim onunla beraber gitmem gerektiğini söyledi. Ben çok şaşırmıştım ve hemen kabul ettim. Ama Gani bey" Türkiye'de SSCB'yi hiç bir şekilde kötülemeyeceksin ve geri dönüncede Türkiye'yi övmeyeceksin" deyince ben gitmekten vazgeçtim. Gani bey bunun üzerine konuyu hemen kapadı ve Sisina Halayı Türkiye'ye göndermedi.
1980 yılında Türkiye'ye giden Ahıskalı Halid Bey, Sisina Halanın kardeşi Ahmet Beyin adresini aldı ve orada kendisini bularak görüştü. Ahmet Amca Halid Bey ve arkadaşlarını misafir etti. Halid Bey geri döndüğünde Sisina Halaya kardeşi Ahmet amcadan selam ve babası Cezayir Ağa ile büyük kardeşi Mehmet Beylerin ölüm haberlerini getirdi. Daha sonra 1984 yılında Türkiye'ye
giden Halid Bey bu seferde Ahmet Amcanın ölüm haberiyle bizleri üzdü. Böylece ömürlerinin büyük bölümünü çileyle geçiren bu kardeşler özlem ve hasretle bu fani dünyayı terk ettiler.
Rusya'da kalan Murteza dayı ve Sisina halanın çocukları 1997 ve 2000 yıllarında Türkiye'ye göç ederek Bursa şehrine yerleştiler. Türkiye'de ki Mehmet Amcanın yadigarları ile buluşarak samimi görüşmeler yaptılar. İnşaallah bunların şimdiki amaçları Ankara'da ki Ahmet Amca'nın yadigarlarını bulup görüşebilmektir. Böylece aralarında uzun yıllar ayrı kalmanın oluşturduğu yabancılık ortadan kalkacaktır.
Ben 1934 Aspinza Oşora köyü doğumlu Bahadır Metan Enveroğlu, 1992'de Sarp ve Posof gözü sınır kapıları açılınca Türkiye'ye turist olarak geldim.önce Kars Digor bölgesindeki arkabalarımla görüştüm. Sonrada Bursa'da yaşayan Nusret Amcanın oğlu Ali Metan'la görüştüm. Ama ikinci oğlu Erdinç Beyle görüşemedim.
Ankara ziyaretimde ise bibilerim Kebire ve Nazire'lerle sağ vakitlerinde buluştum. Orada beni Bülent Beyle tanıştırdılar. Orada kaldığım gece beni Ahmet Amcanın oğlu Ömer Bey'le tanıştırmak için onu davet ettiler. Öner Hoca beni kırmayarak daveti kabul etti. Öner Hocaya Rusya'dan getirdiğim akrabalarının fotoğraflarını ve onların yazdıkları mektupları verdim ve selamlarını ilettim. Bir dahaki gelişimde damadım Natik Beyi de getireceğime söz verdim. Onlarda çok memnun olacaklarını söylediler.
1995'te damadım Natik Beyle İstanbul ve Ankara'ya uğradık. Ama maalesef Natik Bey Öner Hoca ile görüşemedi. Çünkü ona ulaşamadık. Şimdi hepsi Türkiye'de yaşıyorlar ancak birbirlerinden habersiz. Kendi akrabalarım ile birlikte Türkiye'de yaşayan birbirinden habersiz Ah işkalı akrabaların buluşmalarını arzu ediyor ve bunun için gayret ediyorum. Artık sınırlarda açıldı şimdi buluşmanın tam zamanı. İnşaallah birbirinden kopuk aileler birbirine kavuşurlar..
Sınırlar bir zaman demir pencereler gibiydi.. Kan, yaş, ağlayan akrabalar.. Ayrılık, hasret..
Sınırlar şimdi açıldı. Engeller azda olsa ortadan kalktı. İnanç köprüsü kuruldu. Şimdi artık akrabaların buluşma ve kavuşma zamanı.. Biraz gayretle Ahıskalılar yeniden biraraya gelebilir.. Vatanlarına kavuşabilirler.. İNŞAALLAH...
Sınırlar şimdi açıldı. Engeller azda olsa ortadan kalktı. İnanç köprüsü kuruldu. Şimdi artık akrabaların buluşma ve kavuşma zamanı.. Biraz gayretle Ahıskalılar yeniden biraraya gelebilir.. Vatanlarına kavuşabilirler.. İNŞAALLAH...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder