Resimde. Cezayirağa'nın Rusya'da kalan oğlu Murtaza Bey (ortada ayakla) Sanktpetesburg üniversitesi öğrencisi.
Resimde, Cezayirağa'nın oğlu Murtaza Bey üniversiteden mezun olduktan sonra Bakü Bakanlığı'nda görev yaptığı 1939-43 yıllannda arkadaşlarıyla. (sol baştaki)
2. Dünya Savaşı sırasında KGB tarafından yurtdışında akrabaları olanlar gözaltına alınıyordu.
1930'lu yıllarda Rusya kaynıyor. Rus olmayanlardan aşırı korku içinde bulunan Devlet KGB vasıtasıyla halkı sindirmek için devamlı zulüm yapıyordu. Bundan en çok etkilenenler de Müslüman olmaları nedeniyle Türk toplumuydu. Bizler de Ahıska bölgesinde yasayan Müslüman Türkler olarak çok sıkıntılar çektik. Rus yönetimi bir yandan dini inançları yok etmeye çalışırken diğer yandan da milliyetçilik yaparak başta Türkler olmak üzere Rus olmayanlara hiç rahat yüzü göstermediler.
Yurt dışına yasadışı yollardan nasıl geçtiler. Bu kaçışları kimler organize ediyor gibi sorgulamalarla baskılar yapıldığı 1936 yılında Azğur.
Gora Dibi Meydanı denilen bir yerde bütün Azğur halkı Rus askerler tarafından toplanıyor. Halkın gözü önünde ayakları ata bağlanmış bir halde Mustafa isimli bir Ahıskalı sürüklenerek parçalanıyor. Cesedi halkın önüne getirilip bırakılıyor. Rus yetkililer bu kişinin yurtdışına insan kaçırmayı organize ettiğini iddia ederek cezalandırdıklarını söylüyorlar. Bundan sonra da yurtdışına kaçarken yakalanacaklar ile bunu organize edenlerin aynı akıbete uğrayacaklarını söylenerek halka korku veriliyorlar.
Yıl 1943 Süleyman adlı birisi gözaltına almıyor. KGB'nin sorgusundan sonra Azğur'da mağazada çalışan Canogilin Mecid'i tutukladılar. (Cezayirağa'nın eniştesi benim de kayınpederim olur) Mecidağa'ya diyorlar ki "Azerbaycan'a Bakü'ye gideceksin, kayınbiraderin Murteza ile görüşeceksin. Sınırdan geçenlerin kimler olduğunu ve sınırdan geçme işini kimlerin organize ettiğini öğreneceksin. Bize bu bilgileri getirirsen seni serbest bırakırız."
İstihbarat görevlilerinin serbest bıraktığı Mecidağa Bakü'ye gelerek kayınbiraderi Murteza Dayı ile görüşür. Buradaki Kız Kalesi yanındaki parkta oturup başbaşa rahat konuşurlar. Fakat onlara farkettirmeden bir KGB ajanı konuşmaları dinler ve merkeze bildirir. O gece Mecidağa ve Murtaza Dayı bir odada sabaha kadar bu konuyu konuşurlar. Murteza dayım "1933'ten 1939'a kadar benim hiç bir şeyden haberim yoktu. Babam üç defa beni Türkiye'ye götürmek için adam göndermişti ama ben gitmedim." diyor. Mecidağa'da "Murteza sen hiç üzülme Naziler Moskova'nın göbeğine kadar geldiler. Stalingrad bomba yağmurunda. Sovyetler Birliği sallanıyor. Bir şeyler olacak ama ne olacağını bilemiyorum." diye konuşur. Sabah oluncada Murteza Dayım eniştesi Mecidağa'yı Bakü-Tiflis trenine bindirerek yolcu ediyor. Evine dönüncede kendisini bekleyen KGB ajanlarınca tutuklanarak Tiflis Kalesi Cezaevine konuluyor.
Daha sonra Trende yolculuk yapan Mecidağa da yolu kesilerek trenden indirilip Tiflis Kalesine başka bir odaya hapsediliyor. Meğer Murteza Dayının yatak odasında ki konuşmalarda KGB tarafından dinlenmiş. İkisini birbirlerinden habersiz olarak sorguya çekiyorlar. Çeşitli işkencelere uğratılan bu insanlardan istedikleri gibi bir bilgiye sahip olamayan Ruslar, bu kez de Sisina Halamı gözaltına alıp aynı yerde başka bir odaya hapsediyorlar. (Mecidağa'nın eşi, Murteza dayının kızkardeşi benimde kayın validem olur) Daha sonra Sisina Halanın kaldığı odaya bir Azeri kızını "suçlu" olarak atarlar. Daha sonra bilgi almak için görevli bir ajan olduğu anlaşılan bu kız, üstü başı yırtık yüzünde yara izleriyle sanki dövülmüş gibi bir halde bulunuyor. Azeri kızının yanına gelen Sisina Hala, kızı yerden kaldırarak soruyor, ''Kızım nedir bu halin. Seni de mi benim gibi suçsuz yere buraya attılar.'' diyor. Kız da '' Evet hala hiç sorma ya seni?'' der.Halam da. ''Kızım iki de bir bana Baban ve kardeşlerinin Türkiye'ye geçmelerini kim organize etti. Kim, kim ?'' diye sorup duruyorlar. '' Ben nereden bileyim kim. Ben onlara diyorum ki, 1936'da Azğur'da bizim evin az ötesinde "Gora Dibi" meydanında tüm Azğur halkını toplayıp gözleri önünde Mustafa isminde birisinin ayaklarını ata bağlı şekilde parcalanıncaya kadar sürüyüp "Kim bundan böyle adam geçirmeyi organize ederse böyle olacak " dediler. '' Benim bütün görüp bildiğim bu diyorum anlamıyorlar. 40 gündür buradayım. Yemeden içmeden yaşamaya çalışıyorum kızım." diye anlatır bu ajan olduğunu bilmediği kıza başından geçenleri.
40 gün sonra Sisina Halayı serbest bırakmaya karar verirler. Önce kocası Mecidağa ile görüştürürler. Mecidağa gördüğü işkencelerden şuursuz bir şekilde "Onlar Öteye geçerken ben onların eniştesi değildim diyorum. Onlarda yalan konuşuyorsun diye beni döverek ve işkencelerle bu hale soktular. Bedenimde sağlam yerim kalmadı. Buradan sağ çıkma şansım yok. Hiç olmazsa sen bildiklerini doğru anlat da çık buradan çocuklarımız öksüz kalmasın." diye konuşuyor. Sisina Hala konuşmaya başlayınca sorgu yapan kişi yanlarına gelir. Sisina Hala " Mecit onlar giderken biz daha nişanlıydık sen bunu unuttun mu. " diyerek görevliye döner," Sen kocamı bağışla. Hepten aklını kaybetmiş. Hiç bir şey hatırlamıyor. Affedin de çocuklarımıza gidelim." der. Ancak görevli sadece Halamı serbest bırakarak '' burada olan biteni sakın kimseye anlatma '' diye tembihliyor.
Aç ve susuz geçen 40 gün sonra evine dönen Sisina Halayı çocukları dahi tanıyamıyor. Çok zayıf ve bitkin bir hale gelmişti. Bu sırada Murteza Dayım da sorgusunda diyor ki '' Benden istediğiniz nedir. Ne biliyorsam söyledim ya. Babam beni Türkiye'ye götürmek için adam gönderdi ben gitmedim, suçum bumu yoksa '' Uzun süre işkence gördükten sonda Mecidağa ve Murteza Dayı Sibirya'ya sürgüne gönderiliyorlar.
Stalin'in ölümünden sonra Moskova'nın Yüksek Mahkemesi kararıyla 1956'da Murteza Dayı beraat ederek evine yollanıyor. Sözde evine dönüyor ama geride bir şey kalmamış. Özbekistan'da sürgünde bulunan kırkardeşi Sisina Halanın yaşadığı Taşkent vilayeti, Akkurgan rayonu Alim kent kasabasına gider. Hayatını burada sürdürür. 49 yaşma gelen dayım burada evlenir ve çocukları olur.
Cezağirağa'nın oğlu Murteza Dayı 13 sene Sibirya Kampında kaldıktan sonra beraat etmiştir. Geri döndüğünde vatanı Ahıska'yı maalesef bulamayacaktır.
Bu hadiseden sonra Özbekistan'da sürgünde bulunan kız kardeşi Sisina (Bahadır Metan'ın kayınvalidesi) Teyze ile buluşacaktır. Resimde Murteza Dayıyı ve Sisina Teyzeyi görmektesiniz.
Resimde oturanlar; Sisina Hala (sağda), Murteza Dayı (Ayakta sağda) ,Ben Bahadır Metan,Alıko (1939 Finlandya Savaşında şehit olan babası Gülağa, Annesi Makbule Hanım Almata sürgününde gece lambanın patlaması ile helak olmuştur.Bunlar annemin bibisinin torunlarıdır.)ve eşi Balahanım ve Revşan.
Cezayırağa nın oğlu Murteza, eşi Sitare Hanım çocukları Natik.Rafik.Nadir ve Naile ile birlikte
Ömrü Rus Zulmü ile Geçen Murteza, hayata ancak 49 yaşında başlayabildi.
Murteza Dayı 1943'ten 1956'ya kadar Sibirya Kamplarında Yaşadı.
Murtaza dayı Sibirya kampında ortada bulunmaktadır.
Murtaza Dayı, ömrünün en güzel yıllarını Sibirya'da sürgün hayatı yaşayarak geçiriyor. Burada kendisine Geyikler, Geyik arabaları ve kızakları arkadaşlık ediyor.
Murteza Dayı 1956'da Beraat Ediyor (sağda)
Resimde Cezayirağa'nın oğlu Murtaza Dayı, beraat ettikten sonra Sibirya kampındaki iş arkadaşıyla vedalaşıyor.
Suçsuz yere yıllarca ceza gören Murteza Dayı sonunda özgürlüğüne kavuşuyor. Yanda Rus Mahkemesinin beraat kararı. Sibirya'dan ayrılan Murtaza Dayı yeni bir hayata adım atıyor.
(Üstte) Gence'ye gelerek normal hayata başlayan Murtaza Dayı Mühendis olduğu yıllarda.
Samimi Bir Türk İşadamı Gazete İlanı İle Türkiye'de Cezayir Ağayı Arıyor
Sibirya kampından sonra normal hayata dönen Murteza Dayıyı güzel günler bekliyordu. Kendi yurdunda olmasa da yine bizim yurdumuz sayılan Azerbaycan'da arkadaşının yardımı ile bir fabrikada Mühendisliğe başlar. Burada evlenir ve ailesi olur. Bundan sonra akrabalar arasında yavaş yavaş irtibatlar kurulmaya başlanır. 1956'da Sibirya kampından dönerken Murteza Dayı bir Türk işadamı ile tanışıyor, ikisi de Türk olduktan için hemen kaynaşırlar. Murteza Dayı, samimiyetine inandığı bu Türk işadamına ailesiyle ilgili gizli bilgileri anlatır. Babası Cezayirağa ile kardeşleri Ahmet ile Mehmet'in Türkiye'de yaşadıklarını ve onları bulup kendisinden haber vermesini istiyor. Babası ve kardeşlerini bulunca da kendisine durumlarıyla ilgili haber yollamasını ister.
Gerçekten iyiniyetli ve samimi olan bu Türk işadamı, Türkiye'ye döndükten sonra Cezayirağa ile çocuklarını arar. Bulamayınca da belki bir gören olur ümidiyle gazeteye ilan verir. Cezayirağa'yı tanıyanlardan birisi bu ilanı görerek hemen haber verir. O sırada Digor'da yaşayan ve oğlundan haber alan Cezayirağa sevinçten gözyaşlarına boğulur. '' Oğlum Mehmedimin 8 kızından sonra 9. erkek doğuşu ve benim ona Murteza Yaşar ismini vermem uğur getirdi. Murtezamın haberi geldi. Allahıma şükürler olsun..''
1965 yılında ki gelişmeler neticesinde Türkiye ile Rusya arasında yumuşama olur ve iki ülke arasında yavaş yavaş ilişkiler başlar. Turizm, Posta hizmetleri ve alışveriş gibi faaliyetlerin başlamasıyla, Rusya ile Türkiye arasında ki bölünmüş aileler irtibat kurmaya başlar. Bu yıllarda Murteza Dayıya, Sisina Halaya kardeşi Ahmet Bey'den mektuplar yollanır. Aileler arası mektuplaşmalar başlar. Birbirlerine resimler yollanır. Türkiye'den Rusya'ya gidenler vasıtasıyla da yeni haberler ve selamlar ulaştırılır.
Resimde Cezayirağa'nın oğlu Ahmet ile Murteza'nın birbirlerine yazdıkları mektuplardan örnekler. Karşılıklı mektuplaşma ile aileler birbirlerinden haberdar olabilirdiler.
Bahadır Metan 75 Yaşında ve Tek Gayesi Aileleri Buluşturmak
Sınırlar bir zaman demir pencereler gibi
Kan ve gözyaşıyla ağlayan akrabalar..
Sınırlar açıldı, inanç köprüsü kuruldu
Artık akrabaların kavuşma vakti geldi
Bahadır AHISKALI
BURSA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder