14 Aralık 2008 Pazar

1956'da Ahıskaya Dönen 7 Aile ve 1957'de Dönen 45 Ailenin Çileli Hikayeleri

1944'te Moskova Kremlin kararı ile Orta Asya, Kazakistan ve Sibirya'ya sürgüne gönderilen Rus vatandaşlarından 3,5 milyon kişi 1956 yılında alınan bir kararla azad edildi. Bunların içinde Karaçaylar, Çeçenler, İnguşlar, Balkatlar, Kalmınlar, Gagavuzlar, Kürtler, Hemşinler ve Kırım Türkleri bulunmasına rağmen Ahıska Türkleri yoktu. O günden bu yana Ahıska Türkleri olarak halen vatan ateşiyle yanıyoruz. Kendi yurtlanna dönemeyen Ahıskalıların bu vatansızlığının sebebi nedir acaba...

AHISKALI KÖŞELİ DAYIDAN SÜRGÜN HİKAYESİ

BÜYÜK ZORLUKLARLA GELDİĞİMİZ VATAN TOPRAKLARINA SOKULMADIK


Kremlin kararları sonucu devlet imkanlarıyla yurtlarına gönderilen sürgünlerin içinde Ahıskalılar yoktu. Vatan hasretiyle yanan Ahıskalı sürgünler biraraya gelerek bu işe bir çözüm bulma arayışına girdiler. Ahıska köylerinin aile reislerinden Halid, Niyaz, Cesim, Hamdi, Ayvaz, Niyaz ve Ellez Beyler bir araya geldiler. Sözlerini bir kaba koydular ve Ahıskadaki köylerine kendi imkanlarıyla dönmeye karar verdiler. İşte bundan sonra başlarına neler geldiğini Köşeli Dayı'nın hatıralarından dinleyerek öğreniyoruz..

Ahıskalıların dramını ancak Ahıskalılar bilir. Bu dramı yaşayan ve bir çok olaya da tanıklık eden Köşeli d-Dayı'dan bize bunları anlatmasını istedik. O da genç nesillere ibret olması için başından geçenleri bize aktardı.

1956 yılında Moskova Kremlinde alınan bir kararla, 1944'te Orta Asya. Kazakistan ve Sibirya'ya sürgün edilen milletlere vatanlarına dönme izni verildi. Bunların arasında Ahıskalı Türklerde vardı. Bu karar nedeniyle sürgünde bulunan Sür ve Tatanış köylülerinden oluşan 7 aile vatanları olan Ahıskaya dönme kararı aldı. Bir ay süren tren yolculuğu ile vagon içinde ev eşyaları ve çoluk çocukları ile Ahıskaya döndüler. Bu ailelerden Halid Dayının 40 kovan arısı da göç edenlerin arasındaydı. Ahıskaya geldiklerinde şehir içi tren yolu istasyonunda sevinçle vagon kapılarını açtılar. "YAŞASIN VATANA GELDİK" diye heyecanla ve sevinçle ev eşyalarını vagondan indirmeye başladılar. Arı kovanlarımda dikkatle indirerek vagondan biraz öteye dizdiler. Köylerini hatırlıyan yaşlılardan bazıları hiçbir şeye bakmadan sevinçle köylerine doğru koştular. Vagonda kalan gençler ile kadınlar ev eşyalarını indirmeye devam ettiler.

Bu olayı haber alan yerli hükümet görevlileri istasyona yetişerek vagonlarda kalan eşyaları indirtmediler. Köylerine doğru koşanlarında önünü keserek yakalayıp vagonlarına geri getirdiler. İndirilen ev eşyalarımda vagonlara zorla geri yüklettiler. Vagonun yakınında bulunan arı kovanlarının ise farkına varmamışlardı. Farkına varmışsalar da boş olduklarını zannetmiş olmalılar ki hiç bir müdahalede bulunmadılar. Ahıskalıların vatana dönme kararını yeterince uygun değil diye bahane ederek gelenlen tren vagonlarına geri doldurup Gürcistanın batısına Rusya'nın Krasnodar bölgesinin sınırına yakın Abaza'nın Gantiadi tren yolu istasyonuna iade ettiler. Ahıskalı aileleri Moskovadan karar gelene kadar burada tam üç ay vagonların içinde beklettiler.

ONLAR VATAN İÇİN SAVAŞTILAR

2. Dünya savaşından yaralı dönen ve göğsü madalyalarla dolu olan Ahıskalı gazilerden Halil Dayı, 1944'e kadar kendi köyünde (Sür köyünde) değirmencilik yaptı. Aynı zamanda çok iyi bir arıcı olan Halil Dayı pehlivanlığı ile de çevrede tanınırdı.

ÖZGÜR ARILAR

Sürgün dönüşünde yaşlı arıcı Halil Dayı vatanına sokulmayınca vagondan aşağı atlayarak biraz ileride bulunan arı kovanlarının yanına koştu. Herkesin şaşkın bakışları arasında arı kovanlarının kapaklarını açıverdi. Bir anda her taraf kovandan çıkan arıların vızıltılarıyla doldu. Herkesi şaşırtan ve korkutan bu olay karşısında hükümet memurları ile orada bulunanlar vagonların arkasına kaçarak bölgeden uzaklaşmaya başladılar. Tam bu sırada lokomotifde harekete geçmişti. Yavaş yavaş hareket etmeye başlayan trenin vagonuna atlayan Halil Dayı vagon kapısına sıkıca yapışarak dışarıda vızıldayan arılarıyla şu sözleriyle vedalaştı.

" Arıcanlarım, kusura bakmayın sizleri bırakıp gitmek zorunda kaldık. Bizleri vatanımıza kabul etmediler, geri çevirdiler. Bizlere güçleri yetti. Fakat sizlere güçleri yetmeyecek. Bari vatanımızda sizler "ÖZGÜR YAŞAYIN" Bizlerde er geç vatana döneceğiz. Şimdi sizden ayrılıyoruz. Sizler şu an bizim nişanımız olarak Gürcistanlı Ahıskalı oldunuz. Bizim vatanımızın ne kadar güzel olduğunu sizlerde anlayacaksınız. Burada pambuk yok, üzerinize zehirli butifoz sepmezler sizler serbestsiniz Özgürsünüz. Kimse sizi tutamaz. Tutsalar bile sevine sevine kendilerine mal ederler. Vatansız Ahıskalılar sağolsun diyerler akli salim İnsanlar. Haydi hoşçakalın arıcanlarım."

Tren yavaş yavaş hızlanınca Halil Dayı mübarek ellerini anlarına ve vatanına sallaya sallaya gözyaşlarıyla Ahıskadan uzaklaştı.

Vatanımın ala çiçek meşesi,
Vatan ki diyerler yürek köşesi,
Göçüp yürmek bizim halgın peşesi,
Vatanı görmezden ölen ağlasın.

Not: Ben ailemle 1984'te 40 senelik sürgünlükten sonra Özbekistan'dan Gürcistan'a anavatana döndüm. O zamanın şartlarına göre Ahıskay'a yerleşemesem de 70 km yakınında ki Haşur rayonunda ailemle yaşama imkanım oldu. 1997'de Türkiye'ye göç edene kadar 13 sene burada yaşadım. Burada bulunduğum zamanlarda sürgünde bulunan Ahıskalılardan çok gelip gidenler oldu. Beni Ahıska'ya köylerini ziyarete çağırıyorlardı. Bende ilk fırsatta Ahıskaya giderek burada tanışlarımı ziyaret edip, rahmetlik olanların kabirlerini ziyaret ederek bu mübarek insanların ruhlarına fatihalar okudum. İşte benimle aynı zamanda Ahıska'ya ziyarete gelenlerden biriside rahmetli usta arıcı Halid Dayı'nın oğlu usta arıcı Nazır Beyde vardı. Bizim kapı önü Çançur (Kara eriğe benzer) bahçemizin bir kenarında birkaç arı kovanını fark eden arıcı Nezir Usta benden izin isteyerek arı kovanlarına bakmaya gitti. Hemen kovan kapaklarını açtı. Ben maske takmasını söyledim. O "Gerek yok. Ben maske kullanmıyorum." dedi. Bana burada ailesinin başından geçen bazı hadiseleri anlattı. 1956'da 7 aile ile birlikte Ahıska'ya dönen babası Halid Dayı ile 40 kovan arının hikayesinide burada bana anlatmıştı. 1956'da Ahıska'dan geri dönmeye mecbur edilen ve Moskova'dan olumlu karar gelene kadar üç ay vagonlarda bekletilen aileleri temsil eden Halid Dayı ile Ağalı Bey bu olayla ilgili Moskova'ya arzuhallerini anlatan bir protesto mektubu yazıp gönderdiler. Aradan üç ay geçtikten sonra Moskovadan olumlu cevap geldi. Fakat cevap yazısı gelene kadar bu aileler vagonda çok zor şartlar altında yaşamak zorunda kaldı. Yerleşme izni verilen Ahıskalı ailelere Abaza Bölgesi Gali Rayonu sidi savhozuna ev ve işyerleri temin edilerek samimiyetle kabul edildiler.

AHISKALILAR ÇALIŞKANDIR.

Abaza bölgesine yerleştirilen Ahıskalı aileler kısa zamanda burada yaşayan ahaliyle kaynaştılar. Ahıskalılar çalışkan insanlar oldukları için kendi ihtiyaçlarını karşılayacak işler yapıp kimseye yük olmadılar. Kısa zamanda bölgeye adapte oldular. Yaşamlarını burada sürdürmeye devam ettiler.

İKİNCİ BİR OLAY, KEŞKE OLMASAYDI

Ahıskaya vatana dönmek arzusuyla aynı bölgede ikinci bir yolculuk yine 1957 yılında yaşandı. Sür ve Tatanuş köylerinden (Ahıskanın anayurdu köyleridir) oluşan 45 aile 8 yük vagonu ile Özbekistan'dan tren yoluyla Gürcistan'a Ahıska bölgesine Kuteisi şehrine yakın Samtredi tren İstasyonunda Tifüsten olumlu bir karar alınıncaya kadar beklediler. Bu arada ailelerin reislerinden Taştan Kakunaşvili, Şamil Kakunaşvili ve Binalı Zetiaşivililer kestirme yoldan Krasnovad(Türkmenistan-Bakü feribotuyla Hazar denizinden geçip Tiflis'e geldiler.

AHISKALI LİDERLERİN HÜKÜMETLE GÖRÜŞMESİ

Taştan, Binali ve Şamillerde Gürcistan Komünist Partisi Merkez Komutanının birinci sekreteri Mcavanadze tarafından kabul edildiler. Kabul sırasında diğer Ahıskalılardan Mugarettiler. Zanavlıler, Smadaliler, Valeliler, Kıkinetliler, Kıldelı'er,Sürüler ve diğer Ahıska köy temsilcilerininde davet edildiklerini gördüler. Buradaki temsilcilerin büyük çoğunluğu savaş gazileriydi. Yaralı ve sakat olanlarla birlikte hepsinin göğüsleri başarı madalyaları ile doluydu. Böyle bir ortamda görüşme yapıldı

AHISKALILARIN İSTEKLERİ HAKLI BULUNUYOR..

Mıcavanadze temsilcileri kabulü sırasında çok iyi ve samimi davrandı. Ahıskalı
delegeler, sürügüne gönderilen Ahıskalıların vatanlarına dönmesine ve kendi köylerine
yerleşmesine izin verilmesi istediler. Moskova'da alınan karar gereği bu taleplerinin
Gürcistan Hükümeti tarafından kabul edilmesi gerektiğini söylediler.
Ahıskali temsilcileri dikkatle dinleyen Mcavadnaze, istekleri haklı bulduğunu ifade etmesine rağmen mevcut koşullarda bu isteği yerine getirmeye gücü yetmeyeceğini söyledi. Ahıska bölgesinin dış devletlere sınır bölgesi olması sebebiyle Rus Harbi gücü askerlerinin kontrolü altında bulunduğunu söyleyen Hükümet yetkilisi Mcanavadze," Sınır kapıları ve Ahıska bölgesi bu askeri gücün kontrolünde Bu şartlar altında sizleri o bölgeye yerleştirmeye ne benim ne de hükümetimin gücü yetmez. Ancak eğer kabul ederseniz Ahıska bölgesi hariç Borjoma kadar Batı bölgelerimize yerleşebilirsiniz. Oraları size verebilirim. Oralara yerleşmenize yardımcı olabilirim. İş konusundada sorun olmaz. Yeni araziler açabilirsiniz. Köyler kasabalar ve tarım yerleri hayvancılık elinizde olur. Herkes kendi işinde serbest çalışabilir. Kamu hizmetlerini de kendiniz yapabilirsiniz. Kendi öz vatanınız gibi yaşayabilirsiniz. İyi düşünün ve bunları milletinize anlatın " dedi.

Bu teklif karşısında Ahıskalı temsilciler neredeyse anlaşmak üzereydiler ki, birden bir itiraz ile karşılaştılar. Mugaretli Mustafa Beridze isimli Ahıskalı temsilci " öz be öz vatanımız olursa olsun, olmazsa başka bir yere gerek yok" diye itirazda bulunup kaba konuşmalar yaptı. " Zorunlu olsa da Ahıskayı alacağız. Moskova kararını vermiştir. Olsada Ahıska olmasada Ahıska " diye diretince bir anda ortalık karıştı. Bu itiraz karşısında Mcavanadze çok fena kızdı. Kremlini yöneten Nikita Kruşçev'in bacanağı olan ve bu nedenle kendine güveni fazla olan Mcanavadze Ahıskalıları makamından uğurlayarak. '' Ben size olabilecek işi anlattım. Sizler anlamadınız, yada anlamak istemediniz. Şimdi gidebilirsiniz. Bir daha iyice düşünüp öyle karar verin." diye konuştu.
Ahıska'ya dönme konusunda ümitsiz durumda kalan Ahıskalı delegeler, kalpleri buruk bir şekilde vagonlarda bekleyen ailelerinin yanına geldiler. Burada yakınlarının " Ne oldu. Ahıskaya yerleşebilecekmiyiz. İzin aldınız mı? '' gibi sorularıyla karşılaştılar. Ancak red cevabı herkeste bir üzüntü havası meydana getirmişti. Bu sırada içlerinden birisi şöyle bir teklifte bulundu: " Neden Gürcistan'da kalmıyoruz ki. Bizden önce 1956'da Ahıska'ya gelen 7 aile tren istasyonundan geri çevrilince Batı Gürcistan'ın Abaza bölgesinde ki Gali rayonuna yerleştiler. Orada güzelce yaşıyorlar. Bizde gidip oraya yerleşelim.'' Bu teklif hepsine makul görünüyor ve liderleden Taştan, Şamil ve Binalılar taksi kiralayarak direkt Gali rayonuna geliyorlar. Burada daha önceden gelip yerleşen Ahıskalı temsilci Halit Dayı ile görüşüp isteklerini anlatıyorlar. Daha sonra birlikte Savhoz Direktörünün yanına gidiyorlar. (Kolektif Şirketi Sovyet Tüzümü Başkanı) Devlet yetkilisinin de onayı ile 45 Ahıskalı aile bu bölgeye yerleşiyor.

Direktör yetkili Halit Bey'e bu Ahıskalılar da sizin gibi çalışkan olursalar sorun olmaz diyor ve Tren yolu idaresi yetkilisini arıyarak Ahıskalılara kendi bölgesine yerleşmesine izin verdiğini ve getirilmelerini istiyor. Bu telefon konuşmasından sonra Ahıskalıtarın bulunduğu 8 yük vagonu iki saat içinde Gali istasyonuna getiriliyor. Burada ailelerin eşyaları kamyonetlerle Savhoz evlerine taşınarak yerleştiriliyorlar Bölgede yaşayanlar tarafından samimi karşılanan Ahıskalılar hemen ortama adapte olup işlerini kurup çalışmaya başlıyorlar. Herkes kendi geçimini temin edecek duruma geliyor.

Fakat bu durum çok uzun sürmüyor Gürcistan'ın Maharadze rayonunda yaşayanlardan Ahıskalı Mugaretli Kara Beridze diye birisi Gali rayonuna gelir. Burada yaşayan Ahıskalılara kendi yaşadığı yerde çok geniş araziler bulunduğunu ve buraya göç ederlerse daha iyi yaşayabileceklerini ve göç etmeleri için kendilerine yardımcı olabileceğini söyler. Ahıskalılar bu kişinin etkisinde kalırlar. Ahıskaya dönene kadar bu geniş yerlerde daha iyi şartlarda yaşama hevesiyle ikna olurlar ve hiç beklemeden göç etmeye karar verirler. Yaşadıkları Savhozun direktörü çok üzülür. ''Gitmeyin burada kalın'' der. Ama ne çare artık göç hazırlığı başlamıştır. 40 kamyenetle eşyalarını taşıyıp Maharadze rayonuna gelip yerleştiler. Öyle zannediyorlardı ki. Ta Ahıska vatan yolu açılana kadar burada kalınacak ve başka bir yere göç edilmeyecekti.
Ancak hiçte düşündükleri gibi olmadı. Başlarına nereden ne geleceğinin farkında değildiler. Yıl 1960 Haziranın 10'uydu. Mesai bitiminde bütün Ahıskalılar Savhoz kulübünde toplantı var diye davet ediliyorlar. Toplantıda önemli bir mesele görüşüleceği söylenerek Ahıskalıların durumu hakkında açıklama yapıldı. Savhoz direktörünün sözleri Ahıskalılarda şok tesiri yapmıştı. Direktör. "Biz sizleri çok sevmiştik. Halende seviyoruz. Ama ne çare bizde vazifemizi yapmak zorundayız. Azarbeycan'da Mevlüt Bayraktar diye bir Ahıskalı çok miktarda araziler almış. Burada yeni yeni köyler ve Kalhozlar teşkil ediyormuş. Büyük tarım alanları açmış, susuz yerlere kanallarla su götürmüş, kısa zamanda buraları verimli yerler yapmış Ahıskalılar esasen çiftçilikte usta ve tecrübeli oldukları için hayvancılık, bağdarcılık ve pamukçulukta size ihtiyacı varmış. Iskan olarak da devlekt kanalıyla sizleri biraraya getirmek istiyormuş. Azerbaycan hükümeti ile Gürcisten hükümeti Bu konuyla ilgili olarak Tiflis'te anlaşma yapmışlar. Bu nedenle sizler oraya gideceksiniz. Tren vagonları hazır vaziyette sizleri bekliyor." diye konuştu.

İŞTE SIRADA Kİ OLAY

45 Ahıskalı aile tren vagonlarına doldurulup Azarbeycan sınırına kadar uğurlanıyor. Gürcistan'dan Azerbaycan'a geçiyorlar ama Ahıskalılar Bayraktarın davetine pek sıcak bakmıyorlar. Bu belkide bizim için hazırlanan bir oyun diye düşünüyorlar. Sonrada söylenen yere gitmekten vazgeçiyorlar. Azerbaycan'a girince Kazak rayonu Akıstepe bölgesindeki Poylu istasyonunda treni durdurarak aşağı iniyorlar. Hemen yakındaki Şaumyan kalhozuna yerleştiler. Burada daha önce bir kısım Ahıskalı aile yaşamış ve tek katlı evler yapmışlar. Terk edilen bu evlere yerleşerek yeni bir hayata başlıyorlar. Fakat burada da fazla barınamıyorlar. Gali özlemiyle tutuşan aileler tekrar göç ediyor ve trenle eski yaşadıkları yere geliyorlar. Ancak 1957'de Savhoz direktörünü küstürüp ayrılan Ahıskalıları görünce tanıyan Diröktör geri kabul etmek istemez. Bunlar çok sürmeden yine başka yerlere göç etmek isterler diyerek vagonlardan inmelerine izin vermez. Direktör." Geri döneceksiniz, eğer gitmemek için direnirseniz zorla yollarım. Vagonları mühürleyip Kazakistan'a gönderir, sizi de uçağa bindirir aynı yere yollarım." der. Ufak çapta direnişler olur ama Polis ve Jandarmalar kalmalarına izin vermez. Geri dönmek zorunda kalırlar. Hükümet yetkilileri '' Gürcistan hariç nereye isterseniz sizi göndeririz '' dediler. Bu durum karşısında şaşkına dönen Ahıskalı aileler farklı düşüncelere kapılarak bölündüler. Bir kısmı Azerbaycan'a Mevlüt Bayraktar'ın Adigön Kalhozuna ve kalanı da Köşeli Dayı ailesiyle birlikte Ermenistan'ın Noyanberyan rayonu Lembeli üzüm Savhozuna gitmeye karar verirler. Bu bölgeye daha önce 20 Sür'lü aile yerleşmişti. Böylece bu aileler yeni yerlerine yerleşirler ve 1960 Ekim ayından 1963 Mayıs ayına kadar burada yaşarlar.

Haçanki belirsiz bizlerin yeri,
Cabbar ile Battal giyer gederim geri,
Yollarda parası yiten ağlasın,
Böyle bir şaşkına düşen ağlasın.

Köşeli Dayının anlattığına göre burada da huzur bulamayan Ahıskalılar, ne olursa olsun Gürcistan olsun diyerek yeniden göç etmeye karar verirler. Köşeli Dayı ile birlikte 14 aile bu kez Tiflis'e yakın Gardabanı rayonu Candar Savhozu'na gelirler. Buraya gelmelerinin sebebi de yine Kaval lakaplı Ahıskalılardan oda Köşeli birisinin bu savhoza 500 aile yerleştirme planı olduğu ve çok iyi imkanlar sağlanacağını söylemesi. Böylece yeni bir göç ve yeni bir yaşam başlar. Fakat bu da uzun sürmez. Yine aynı şeyler yaşanır. Mevlüt Dayının bizi davet ettiği ve geniş imkanlar bulunduğu söylenerek göç etmeye zorlandık. Yine 14 aile kamyonetlerle Mevlüt Dayının Adigön kalhozuna geldik. Burada karşımıza çıkan Mevlüt Dayı bize kızarak sert davrandı." Kim davet etti sizleri buraya. Niye geldiniz?" deyince biz şok olduk. Zaten bitkin bir haldeydik. Sovyetler birliğinde gidecek yerimiz kalmamıştı. Nereye gitsek kovuluyorduk. Vatansızlıktan ne hallere düşmüştük. Vatanımız olsaydı böyle olmazdı. Mevlüt Dayının bu davranışı üzerine biz orada oyalanmayıp bize hayır getirmesi duasıyla İran yoluna düştük. Bizleri takip eden Azerbaycan istihbarat görevlileri yolumuzu çevirdiler. Meseleyi anlayınca da bizi tekrar Mevlüt Dayı'nın kalhozuna getirdiler. Burada Mevlüt Dayı'nın makamında istihbarat görevlileri ile uzun süren tartışma sonucunda yerleşmemize izin verildi. Adigön Kalhozunda 1967 Eylül'üne kadar üç sene yaşadık. Daha sonra ise karşıda bulunan Sabırabat rayonunda Sur kalhozu teşkil edildi ve biz buraya taşındık.

Burası artık Sovyetlerde ki son durak oldu. Köşeli Dayı ve ailesiyle birlikte 14 Ahıskalı aile burada güzel bir yaşam sürdüler. 1989 yılına gelindiğinde Türkiye sınır kapılarının açılması üzerine Köşeli Dayı ve ailesi Türkiye'ye göç etti. 1933 yılında Ahıska'nın Sur köyünde dünyaya gelen Köşeli Dayı, yıllarca çektikleri sıkıntılardan sonra aradığı mutluluğu Türkiye'de buldu. Bursa'da mutlu ve huzurlu bir yaşantısı olan Köşeli Dayı ilim irfan sahibi bir insandır. İyi ve kötü günlerinde insanımızın yardımına koşan Köşeli Dayı İmam olmayan yerlerde imamlıkta yapıyor. Yaşı 70'in üzerinde olmasına rağmen Ahıskalılann Ankara Derneği Bursa Şubesinde Başkan Mevlüt Bey ile birlikte faaliyette bulunuyor. Vatan uğruna çektiği sıkıntılardan dolayı Köşeli Dayı'ya geçmiş olsun diyerek Türkiye'de ki yaşamında can sağlığı uzun ömür ve mutluluklar diliyoruz.

Kafkas halkı bu zulmü çekmez,
Yüz yılda geçse meyil dökmez.
Gideceğiz diye bostan ekmez,
Böyle kırk fıkire düşen ağlasın,
Bozulup gidende kalan ağlasın.

Bahadır AHISKALI
BURSA

Hiç yorum yok:

Bahadır Metan Enveroğlu Kimdir?

Bahadır Metan ENVEROĞLU kimdir?


Tarih yazmak tarih yapmaktan zordur derler. Tarihi bir de bizzat yaşayan insanlardan dinlemek ve anlamaya çalışmak ise apayrı bir olaydır. Günümüzde yakın tarihin olaylarına bizzat şahit olmuş halen yaşamaya devam eden bir çok insan bulunmaktadır.Bu insanlardan birisi de Bahadır Metan Enveroğlu’dur. Bahadır Metan’ın hayatını kısa ve öz bir şekilde sizler ile paylaşmaya çalışacağım.

Bahadır Metan Enveroğlu 15.06.1934 yılında Gürcistan’ın Ahıska Bölgesininde (Aspindza Reyonunda) dünyaya gelmiştir. Annesi Hediye Hanım , babası Enver Metan Bey’dir. Annesi ,babası, kız kardeşi Bilor Hanım ve ailenin en yaşlı üyesi babaanne Mümine Hanım Gürcistan’ın Ahıska Bölgesinde 1944 Sürgününe kadar birlikte huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşamışlardır.Ancak mutlu aile tablosu onlar için pek uzun sürmeyecektir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın babası Enver Bey, annesi Hediye Hanım ve ortada Bahadır Metan.

1937 yılında Aspindza’da yaşayan ve Aspindza Eğitim Müdürlü’ğünde çalışan Bahadır Metan’ın babası Enver Bey’in evinin kapısı birgün hükümet görevlileri tarafından çalınır.Kapıyı açan Hediye Hanıma kocası Enver Bey’i sorarlar.Hediye Hanım da Enver Bey’in evde olduğunu,İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde yapılacak olan toplantıya hazırlandığını ve kahvaltı yapmak üzere olduklarını söyler, görevlileri kahvaltıya buyur eder. Görevliler eve girmeyeceklerini söylerler. Görevlilerin geldiğini duyan Enver Bey onları hiç bekletmeden kapıya doğru ilerler. Daha sonra görevlilerden biri Enver Bey'in kulağına birşeyler fısıldar.Enver Bey Hanımı Hediye Hanım'a ‘ben birazdan dönerim’ diyerek görevliler ile birlikte gider.Bu ayrılıştan sonra Enver Bey bir daha evine hiç dönemeyecektir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Ahmediye Camisi ve Medresesi şu andaki görünüşü


Ahıska Kalesi içinde 1749’da inşa edilen Ahmediye Camisi ve Medresesi bulunmaktadır. Bir zamanlar Ahmediye Medresesinde birçok İslam Alimi yetişmiştir. Bolşevik Rejiminde hükümet görevlileri tarafından yakalanan bu masum insanlar bu cami ve medreseye doldurulmuştur. Burada toplanan insanlar çeşitli işkencelere maruz kalmışlar,kimileri Sibirya’ya sürgüne gönderilmiş kimileri de şehit edilmişlerdir. Binlerce insan haksız yere Sovyet Rejimini kurbanı olmuştur. Bahadır Metan’ın babası da bu medresede hükümet görevlileri tarafından şehit edilmiştir. Bahadır Metan henüz daha üç yaşındadır ve tüm bu olup bitenlerden habersizdir.



Bahadır Metan'ın Arşivinden
Enver Bey'in Rus Dilinde Yazılmış Beraat Belgesi

Ne acıdır ki Babadır Metan’ın babası Enver Bey’in suçsuzluğu yıllar sonra mahkeme tarafından kanıtlanmış ve suçsuz olduğuna dair beraati verilmiştir. Ancak bu gecikmiş karar şehit edilen Enver Bey’in ve ailesinin acılarını hafifletmeye yetmemiştir.

Tüm bu yaşanan olaylardan sonra üç yaşında öksüz kalan Bahadır Metan ailesi ile birlikte kendi köyleri olan Oşora’ya geri dönmüştür. Annesi Hediye Hanım altı aylık kız kardeşine hamile iken evin tüm sorumluluğunu üstlenmiştir.

Bahadır Metan 1941 yılında Oşora Mektebinde okumaya başlamıştır . O ve ailesi bundan sonra huzurlu bir hayat sürmeyi umut ediyorlardı ki bu sefer de 1944 sürgün faciası ile karşılaşacaklardı.

1944 de savaş Rusların lehine dönmeye başlamıştı. Kızıl Ordu 1944 yılı Kasım ayının 14 ünü 15 ine bağlayan gece iki yüz civarında Ahıska Köyünü basarak herkesi evlerinden dışarı çıkarmışlardı. ‘Almanlar gelip burayı bombalayacaklar, sizleri daha güvenli yerlere götüreceğiz, savaş bittikten sonra hemen yuvalarınıza döneceksiniz’ diye köylüleri kandırdılar. Herkesi Ağalık Bahçesi diye anılan meydanda topladılar. Uzun bir süre kendilerini götürecek arabaları beklediler. Nihayetinde toplanan insanları Amerikan Studabekir arabalarıyla tren istasyonuna götürürüler.Bu masum Ahıska Türklerini istasyonda bekleyen boş hayvan vagonlarına doldururlar. Böylelikle Ahıska Türklerinin meçhule yolculuğu başlamış oldu.

Yola çıkanların çoğu yaşlı,hasta,savaştan dönen yaralılar, kadın ve çocuklardı. Ruslar her istasyonda yemek ve ekmek vereceklerini söylemişlerdi. Ancak mevsimin kış olması nedeni ile alınan ekmek ve yemekler anında donuyordu. Öyle ki ekmekler balta ile kesilip dağıtılıyordu.

Ruslar her istasyonda mola anında vagonları tek tek dolaşarak hasta ve ölü olup olmadığını soruyorlar, ölenleri alıp götürüyorlar. Aileler bu durumda hasta ve ölüleri çarşaflara sararak gelen askerlere ‘yok’ cevabını veriyorlardı. Trenin ilk durduğu istasyonda gizli bir şekilde kazma ve kürek olmadan ölenleri kendi elleri ile gömüyorlardı.

Yirmi beş otuz gün hastalık,açlık ve sefalet içerisinde devam eden bu meçhul yolculuk (sürgün) sonunda ardında büyük kayıplar bırakarak sona ermiştir. Bahadır Metan tüm bu olayları henüz on bir yaşındayken yaşamış küçük bir çocuktur. Burada ancak bir kısmını sizlere aktarabildiğimiz yaşanan olaylar Bahadır Metan’ın hayatında unutulmaz ve derin izler bırakmıştır.

Gece yarısı Kazakistan’ın Çimkent vilayeti Sayram Rayonu Çernovodski (Karasu) Demir Yolu İstasyonuna gelen trenin vagon kapıları açılmaya başlanmıştır. Askerler gelen emirle herkesi vagondan apar topar aşağıya indirmeye başladılar. Evlerinden bazı ev eşyalarını getirebilenler ve getiremeyenler grup grup toplanmışlardı. İstasyonda kendilerini almaya gelecek olan öküz ve at arabalarını beklemeye başladılar. Mevsim kıştı ve hava oldukça soğuktu. Ertesi sabah beklenen arabalar gelebilmişti. Aileler çeşitli yerlere yerleştirilmek üzere arabalara bindirilirler.

Diğer Ahıskalı Aileler gibi Bahadır Metan ve ailesi de halkı Müslüman olan bir yere yerleştirilmişti. Yaşlılar ezan okuyup namaz kılarak bundan sonra aradıkları huzuru bulmak amacıyla Allah’a dua ettiler. Yerli halk yeni gelen misafirlerine sevgi ve ilgi ile yaklaştı. Bahadır Metan ve Ailesi buraya alışmakta zorluk çekmedi. Böylelikle Bahadır Metan’ın hayatında yeni bir sayfa açılmış oldu.

Burada Hükümet tarafından görevlendirilen Komisyon Bahadır Metan ve ailesini nüfusa kayıt ettiler. Çalışacak durumda olanlar Kolhoz (Kolektif Hocalık ) da çalışacaktır, okul yaşındakiler ise mektebe gidecektir.

Ardından yine Hükümet tarafından görevlendirilen Komisyon kendilerine yiyecek yardımında bulunur ve ekin ekmek için arazi verirler.

Acı günlerinin hatırası elbette hafızalardan kolay kolay silinmeyecektir. Ancak yine de Ahıskalılar vatanları olmadan hayatlarını gurbette şükran duyguları içerisinde devam ettirmeyi öğreneceklerdir.

Bahadır Metan 1944-1954 yılları arasında Kazakistan’da orta okulunu tamamlamıştır. Daha sonra tahsiline devam etmek için ailesi birlikte Özbekistan’a göç etmiştir. Tabi bu göç hiç de kolay olmamıştır. 1956’ya kadar onlara bir kazadan ikinci bir kazaya gitmek yasaktı. Özbekistan’a bu yüzden gizli ve kaçak olarak gitmişlerdir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Ortaokul sonunda Bahadır Metan'ın çekilen bir fotografı


Bahadır Metan 1958 yılında Taşkent Endüstriyel Teknik Lisesinin inşaat fakültesini tamamlayıp Yeniyol, Çinaz, Akkorgan Rayonlarında 1984 yılına kadar inşaat yönetmeni olarak görev yapmıştır.

Bahadır Metan inşaat fakültesinin yanında iki üniversite daha bitirmiştir.

1963-1968 yılları arasında Taşkent Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesini bitirerek,
gece okulundan (Lala Mektebi) Tarih Coğrafya ve Hukuk alanında öğretmenlik yapmıştır.

Tarih Fakültesinde okurken eş zamanlı olarak 1960- 1966 yılları arasında Taşkent Uluslararası İlişkiler Halk Üniversitesi Gece bölümünde Uluslararası İlişkiler eğitimi almıştır.

Daha sonra Sovyetler Birliği çapında Bilim Cemiyeti Taşkent Şubesinde faaliyette bulunmuştur.

Tüm bu parlak eğitim ve iş kariyerinden sonra Bahadır Metan yaşadığı hayat tecrübelerini ve vatan hasreti ile dolu duygularını geniş halk kitlelerine aktarmak amacıyla devlet yönetiminde görev almıştır. 1970 - 1980 yılları arasında Özbekistan'ın Akkorgan Rayonunda Milletvekilliği ve aynı zamanda Belediye Başkan yardımcılığı yapmıştır.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan Milletvekili iken çekilen fotografı, Özbekistan


Bahadır Metan’ın hiç bitmeyen vatan özlemi onun içini kemirip durmaktaydı. En sonunda Gürcistan’ın Ahıska’ya 70 km uzağında bulunan Haşur Rayonuna ailecek göç etmiştir. Burada 13 sene Rusya’nın Roztov Şehri Haşur Şubesi Podşibnik Bilya fabrikasında baş mühendis olarak çalışmaya devam etmiştir.Böylelikle doğduğu, çocukluğunun geçtiği ve akrabalarının yaşadığı toprakları bir kez daha görme şansına sahip olmuştur.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın doğum yeri olan Aspindza Rayonunu ziyareti


1992 yılında Türkiye ile Gümrük sınır kapıları artık açılmıştır. Bahadır Metan birkaç defa Türkiye’ye turist olarak gidip gelmiştir. Türkiye’de akrabalarını arayıp onların çoğu ile buluşup kaynaşmıştır. Nihayetinde 1997 yılında Türkiye’ye ailesi ile birlikte kalıcı olarak gelmiştir.

Şu an ailesi ile birlikte Bursa’da yaşamaktadır. Emekli ve iki çocuk babasıdır. Çocukları Taşkent Devlet Üniversitesi mezunudurlar. İkisi de şu an Bursa’da müzik öğretmeni olarak çalışmaktadır. Bahadır Metan’ın eşi Medeiyet Hanım ise 40 sene Özbekistan’da Özbek Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak orta okulda ders vermiştir. Şu an eşi de emeklidir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın Türkiye'deki akrabaları ile buluşmasında çekilen bir fotograf

Bahadır Metan bu duygular ile hayata, vatanına ve akrabalarına gönülden bağlı bir insan. Bu uğurda çeşitli derneklere üye olmuş, onlara öncülük etmiş, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazmıştır. Hayatını kendinden sonra gelecek olanlara ışık olmaya adamıştır, ilerleyen yaşı bu kutsal görevi yerine getirmesine mani olamamıştır halen mücadelesine devam etmektedir.


Bahadır Metan'ın çalışma masasında çekilen bir fotografı

Bahadır Metan yetmiş beş yıllık yaşadığı hüzünlü,sevinçli ve mutlu günlerini inançla, gururla ve şükran ile anıyor.

Bahadır Metan’ın hayatını ve hatıralarını burada anlatmaya ne kelimelerimiz yeter ne de zamanımız. Yetmiş beş yıllık dolu dolu geçen bir hayat dile kolay geliyor.

Bir milletin vatanı için verdiği bu mücadeleyi okudukça ve gördükçe vatanımızın kıymetini daha iyi anlıyoruz. Atalarımız da vatanımız için benzeri mücadeleler vermişlerdir. Bugün bir vatana sahip isek bunun Atalarımızın yapmış olduğu fedakarlıklar neticesinde olduğunu unutmamalıyız . En az atalarımız kadar vatanımıza sahip çıkmalıyız. Yaşanan olaylardan ve tarihten ibret almalıyız.

Özhan GÜRSOY,31.01.2009 BURSA