14 Aralık 2008 Pazar

Biz Osmanlıyız

AHISKALI ABDULLAH METAN HAMIDOGLU
"BİZ OSMANLIYIZ."

TÜRK DÜNYASINDA EN AZ BİLİNEN VE EN AZ YAYIN YAPILAN TOPLULUK AHISKA MÜSLÜMANLARIDIR.

Hamid Ağa'nın oğlu, Seyfeddin Metân'ın yeğeni Abdullah Metan (1898-1992)

ACILI AHISKA GÜNLERİNDEN BİR HATIRA




TARİHİNİ BİLMEYENLERİN COĞRAFYASINI BAŞKALARI ÇİZER...

Rahmetli Abdullah Metan; " Biz Osmanlıyız. Osmanlı olmaktan gurur duyuyoruz."

Abdullah Metan. 1934 yılında ailesiyle Türkiye'ye göç etmek isledi. Kendisine göç etmek için yardımcı olacağını söyleyen birisi devreye girdi. Aracılık yapan bu kimiyle Türkiye yolunu çıkarlar. Ancak aracılık yapan şahıs ihanet eder. Abdullah Metan ve ailesini gümrüğe götürüp görevlilere ''Bunlar Türkiye'ye kaçıyorlardı, ben onları yakalayıp getirdim'' diyerek teslim eder.
Bu kaçma teşebbüsünün başarısız olması nedeniyle dört yıl hapis cezasına çarptırılır. Ceza süresince Volga-Don Elektrik Santrali İnşaatında çalıştırılır. 1938 yılında beraat etmesine rağmen, serbest bırakılmayarak 15 sene evine dönmemek şartıyla Dağıstan'da çalışmaya mecbur ediliyor.


Burada üniversiteden sınıf arkadaşı olan ve Derbent'le Eğitim Müdürlüğü görevinde bulunan arkadaşının yanına gider. Arkadaşının yardımıyla bir okula matematik öğretmeni olarak tayin edilir.


1953 yılında Stalin'in ölümüne kadar ailesi ile burada yaşar. Daha sonra 1953'te Azerbaycan'a döndü. (Kendisi 1930'da Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesini bitirmişti) Baku'nun Merdeken kasabasında 256 nolu okulda öğretmenliğe devem etti Hayatının son dönemin burada geçiren Abdullah Metan, 1992 yılında vefat etti.



Benim amcam olan Abdullah Metanın önemli nasihatleri vardı. 1991-92 yıllarında Şovyetler Birliğinin dağılmaya başladığı dönemlerdi. Demir Perdeler yıkıldı. Dış ülkelere sınır kapıları açılmaya başlamıştı. Bu sırada 93-94 yaşlarında olan Abdullah Amcam bana şunları söyledi:

" Biz Sovyetler Birliği döneminde yurtdışında veya Türkiye'de akrabalarımız var diyemezdik. Diyenlerde çeşitli şekilde suçlanarak cezalandırılırdı. Hatta bazıları Sibirya kamplarına sürgün edildi. O dönemler geride kaldı. Zaman değişti Türkiye'de akrabalarımız yok değil var. Var.var,var. Aç not defterini yaz. ''


Amcam bana ailemizle ilgili bütün bilgileri yazdırdı.
Amcam Seyfettin Metan 1874 Oşora doğumlu. Azgur'dan evlendi ve orada yaşadı. Oğulları Alaaddin 1901 Azgur doğumlu. Nusreddin 1906 Azgur doğumlu, kızlın Kebire 1909 Azgur dogumlu. Nazire 1912 Azgur- doğumlu Mürsel Amcamın beş oğlundan Nazım ve Ahmet hariç diğer üç oğlu Türkiye'deler..



Asım 1902 Oşora doğumlu, Kazım 1905 Oşora doğumlu, Nufil 1912 0şara doğumlu.


Bana bu tarihleri veren Amcam şu tavsiyede bulundu ;
" Benim yaşım 93 oldu. Türkiye'yi görmek ve orada yaşamak bana nasip olmadı. Sen inşaallah gideceksin oraya. Artık sınır kapıları açıldı. Bundan sonra akrabalarımı, yakınlarımı sen bulacaksın. Türkiye'ye gideceksin ve bizleri oradakilere anlatacaksın. Belki orada bizi hatırlayanlar olur. Belki bizim neslin torunlarını bulursun oralarda. Tekrar akrabalık bağlarını kurarsınız. "


Amcam 1992 yılında vefat etti. O günden sonra bende Türkiye'ye gelerek akrabalarımı araştırmaya başladım. Yıllardır süren bu çabalarımla
bir çok ailenin buluşmasına vesile oldum. İnşallah bundan sonra Ahıska'lı akrabakalarımızın ve yakınlarımızın buluşmalarına gayret etmeyi sürdüreceğim.



Ahıska Türklerinin başına gelenleri, Türk dünyası dahi
bilmiyor.



Birinci Dünya Savaşı Kayzer Almanya'sının mağlubiyeti ile tamamlanmıştı. Rusya'da ise 1917 İhtilali nedeniyle millet iki cepheye bölünmüştü. Bir kısmı Bolşevik diğer kısmı da Menşevik olarak birbirleri ile savaşmaya başlamışlardı. Rusya'da ki bu iç savaşlar 1918 yılından 1924'e kadar sürdü.



Azerbaycan'da Musavatçılar, Ermenistan'da Daşnatlar, Gürcistan'da Menşevikler, Rusya'dan koparak bağımsızlıklarını ilan elliler. Bunların içinde bağımsız Gürcistan Cumhuriyeti üç sene kadar sürdü. 1921 yılında Kızılordu işgaline uğrayan Gürcistan'da ilk Gürcistan Cumhurbaşkanı Noya Cordanya Hükümeti dağıtıldı ve yerine Bolşevik Hükümeti kuruldu.



Bolşevik-Menşevik çatışmalarının sürdüğü 1919'un karışıklığı arasında Abdullah Metan, Azgur'dan amcası Seyfettin Amcanın evinden ayrılıp Oşora'ya giderken Azgur Ağara yolu üstünde bir grup Menşevik tarafından yakalanıyor.


Bu gurubu yol kesen soyguncular olduğunu zanneden amcam Abdullah, kolunda taşıdığı çok az bulunan ve altın olan kıymetli saatini yol kenarına atıyor. Yakalayanlar amcamı sorguya çekiyorlar. Menşevikler kimlik tespiti yapmaya çalışırken oradan geçen birisi yol kenarındaki saati farkediyor.


Bu kişi kargaşadan istifade ederek kimseye belli etmeden saati yol kenarından alıp cebine koyarak oradan uzaklaşıyor. Amcam da bunun farkına varamamıştı. Daha sonra ise bu grup amcamı apar topar Ahıska garnizonuna götürüp gözaltında bulunan kalabalığın içine atıyorlar.



Sorgu sırası amcama gelince Garnizon Komutanı Zoryan amcamı makamına getirtip sorguya çekiyor. "Yavrum sen ne sebeple buraya getirildin" diye soruyor. Amcamda " Ben Azgurdaki Seyfettin amcamın evinden Oşorada ki evime dönüyordum. Yolda yakalayıp buraya getirdiler." diyor. "Peki oğlum sen Oşorada kimlerdensin" diye soruyor komutan. Amcam da Aşahki Oşoralı Hamid Ağanın oğlu Metangildenim deyince. Komutan Zoryan iki Garnizon görevlisini çağırarak "Bu delikanlıyı Oşoraya gideceği yere götürüp teslim edin, başına birşey gelmesin." der.


Yolda terk edilen saat ise çok zaman geçmeden harika bir şekilde sahibinin eline geçiyor. Saatin yol kenarına atılmasını fark edip gizlece alan yolcu, Azgurlu Canogillerin ve Seyfettin Efendinin yakın komşuları çıkıyor. Azgurlu Mampre isimli bu kişi daha sonra amcama saatini teslim ediyor.
YIL: 1984 .. Bu zamana kadar köprünün altından çok sular aktı...
40 senelik vatan özlemiyle Özbekistan sürgününden Gürcistan'a öz anavatanımız Ahıskaya izin verilmeseler de 70 km mesafedeki Haşur Kazasına gidip yerleştik. Vatan kokusuyla ve vatan hasretiyle tam 13 yıl komşularımızla dostça barış içinde güzelce yaşadık. Taa 1997'de Türkiye'ye ailece göç edene kadar.


Gürcistan'da 1984-1997 arası 13 senelik yaşantımız süresinde, köyüm Oşoraya ailece sık sık ziyarete giderdik. Köyümüze diğer köyler gibi bizim de sürülmemizden hemen sonra Gürcistan'ın diğer bölgelerinden olan Kuteisi, Raca ve Acara bölgelerinden daha sonraları büyük imtiyazlarla göç edenler ile yakından tanış olduk. Barış ve dostluk içinde temaslarımız oldu. Gürcistan Haşur yaşamımızda Azerbaycan'dan Abdullah Amcam bizleri ziyarete gelirdi.

Özbekistan sürgün günlerimizde de öyle idi. Abdullah Amcam Ahıska sürgününü yaşamadı çünkü onlar o zaman Dağıstan sürgünündeydi. 1953 yılında Stalin'in ölümünden sonra beraat etti ve Azerbaycan'a döndü. Merdekan kasabasında ortaokul öğretmeni olarak hayatının sonuna kadar yaşadı.

1984 yılında Gürcistan yaşamımızda bizi ilk ziyarete geldiği zaman Abdullah Amcam, 1919'da ki Azgur olaylarını bizlere anlattı. Bana Azgur'a gidip gitmediğimi sordu, ben gidiyorum deyince de bana bir görev verdi. " Azgur'a bir dahaki gidişinde Mampregili bulacaksın. Belki şu anda hayatta olmayabilir ama sen ailesini bul. 1919 olaylarını benim sana anlattığım gibi sen de onlara anlatacaksın. Benim onlara borcum kalmasın. Birde şu küçük hediyemi onlara götür. " diyerek bir paket verdi. Bunun üzerine bende çok geçmeden ailemle Azgur'a gittim. Azgur'da daha önceden tanış olduğumuz ( eşim Medeniyetgille Canogillere kapı komşusu olan) Manuşak hala oğlu taksici Aşot, Arpen Hala Mutaiyanlarla (Azgur'lu Mamahlardan Ömer Amcanın karısı) görüşüp Mampregilleri sorunca onlara komşu olan Maprenin kızı Yeva'yı çağırdılar. Ben onlara amcamın Azgur'da 1919 yılında yaşadığı olayları anlattım ve gönderdiği hediyeyi Yeva Hanıma verdim. Geçmişte yaşanmış böyle bir olaya şok oldular ve amcama teşekkür edip samimi selamlarını yolladılar.



Ahıska'da farklı dinlerin mensupları barış içinde yaşıyorlardı..






Bu olay bana şunu hatırlattı. Atalarımız boşuna dememişler;" iyilik et, taş altına koy. Bir gün gelir o iyilik seni bulur." diye.



NE MUTLU İMİŞ OSMANLIYIM DİYENLERE..




1971 yılında yıllık tatilim döneminde Kuzey Kafkasya Stavrapol ülkesi Kıslavodski dinlenme Sanatoryumundan çıkarak parka gittik. Parkın bir köşesinde yaşlı bir adam Kuk üste oturarak gelip geçenlere salatalık turşusu ve salamura satıyordu. Ben de bu yaşlı adamın yanından geçerken selam verdim. Yaşlı adam birden yerinden sıçrayarak ayağa kalkıp selamımı aldı. Yürürken yaşlı bir adamı nasıl olurda genç birisinin selam vermesiyle heyecanlanıp ayağa kalkar diye düşündüm. Hemen geriye dönüp yaşlı satıcının yanına gittim. '' Amca sormak ayıp olmazsa bana nereli olduğunu söylermisin ? '' dedim. O da hiç tereddüt etmeden güzel bir Türkçesiyle "Hayastanlıyım" demez mi. (Yanı Ermenicede Ermenistan demek) Ben bu cevap karşısında bir defa daha şaşırdım. "Nasıl olur amca, Hayastan'da Türkler var mı ? diye sorunca yaşlı satıcı içini çekerek " Ah oğlum, Ah. Biz eskiden Osmanlıydık. Kahrolsunlar aramıza nifak sokanlara. Oğlum biz bir zamanlar Erzurum'da yaşadık. Taşına toprağına kurban olduğum Erzurum'da..." derken öfkeyle ve heyecanla cebinden mendilini çıkarıp akan gözyaşlarını silmeye başladı. Bu yaşlı Ermeni satıcı Türklere ve Osmanlıya olan muhabbetini elinde olmayarak haliyle bize gösteriyordu...

Bende bir insan olarak- geçmişin zigzaglarında dolaşarak o günleri hayalen gözümün önünden geçirirdim. Biz de çok tekrar edilen "Ne mutluymuş Osmanlıyım diyenlere.." sözü hatırıma geldi ve bende "Nereden, nereye " diyerek derin bir "Ahh.." çektim.





Bahadır AHISKALI
BURSA

Hiç yorum yok:

Bahadır Metan Enveroğlu Kimdir?

Bahadır Metan ENVEROĞLU kimdir?


Tarih yazmak tarih yapmaktan zordur derler. Tarihi bir de bizzat yaşayan insanlardan dinlemek ve anlamaya çalışmak ise apayrı bir olaydır. Günümüzde yakın tarihin olaylarına bizzat şahit olmuş halen yaşamaya devam eden bir çok insan bulunmaktadır.Bu insanlardan birisi de Bahadır Metan Enveroğlu’dur. Bahadır Metan’ın hayatını kısa ve öz bir şekilde sizler ile paylaşmaya çalışacağım.

Bahadır Metan Enveroğlu 15.06.1934 yılında Gürcistan’ın Ahıska Bölgesininde (Aspindza Reyonunda) dünyaya gelmiştir. Annesi Hediye Hanım , babası Enver Metan Bey’dir. Annesi ,babası, kız kardeşi Bilor Hanım ve ailenin en yaşlı üyesi babaanne Mümine Hanım Gürcistan’ın Ahıska Bölgesinde 1944 Sürgününe kadar birlikte huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşamışlardır.Ancak mutlu aile tablosu onlar için pek uzun sürmeyecektir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın babası Enver Bey, annesi Hediye Hanım ve ortada Bahadır Metan.

1937 yılında Aspindza’da yaşayan ve Aspindza Eğitim Müdürlü’ğünde çalışan Bahadır Metan’ın babası Enver Bey’in evinin kapısı birgün hükümet görevlileri tarafından çalınır.Kapıyı açan Hediye Hanıma kocası Enver Bey’i sorarlar.Hediye Hanım da Enver Bey’in evde olduğunu,İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde yapılacak olan toplantıya hazırlandığını ve kahvaltı yapmak üzere olduklarını söyler, görevlileri kahvaltıya buyur eder. Görevliler eve girmeyeceklerini söylerler. Görevlilerin geldiğini duyan Enver Bey onları hiç bekletmeden kapıya doğru ilerler. Daha sonra görevlilerden biri Enver Bey'in kulağına birşeyler fısıldar.Enver Bey Hanımı Hediye Hanım'a ‘ben birazdan dönerim’ diyerek görevliler ile birlikte gider.Bu ayrılıştan sonra Enver Bey bir daha evine hiç dönemeyecektir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Ahmediye Camisi ve Medresesi şu andaki görünüşü


Ahıska Kalesi içinde 1749’da inşa edilen Ahmediye Camisi ve Medresesi bulunmaktadır. Bir zamanlar Ahmediye Medresesinde birçok İslam Alimi yetişmiştir. Bolşevik Rejiminde hükümet görevlileri tarafından yakalanan bu masum insanlar bu cami ve medreseye doldurulmuştur. Burada toplanan insanlar çeşitli işkencelere maruz kalmışlar,kimileri Sibirya’ya sürgüne gönderilmiş kimileri de şehit edilmişlerdir. Binlerce insan haksız yere Sovyet Rejimini kurbanı olmuştur. Bahadır Metan’ın babası da bu medresede hükümet görevlileri tarafından şehit edilmiştir. Bahadır Metan henüz daha üç yaşındadır ve tüm bu olup bitenlerden habersizdir.



Bahadır Metan'ın Arşivinden
Enver Bey'in Rus Dilinde Yazılmış Beraat Belgesi

Ne acıdır ki Babadır Metan’ın babası Enver Bey’in suçsuzluğu yıllar sonra mahkeme tarafından kanıtlanmış ve suçsuz olduğuna dair beraati verilmiştir. Ancak bu gecikmiş karar şehit edilen Enver Bey’in ve ailesinin acılarını hafifletmeye yetmemiştir.

Tüm bu yaşanan olaylardan sonra üç yaşında öksüz kalan Bahadır Metan ailesi ile birlikte kendi köyleri olan Oşora’ya geri dönmüştür. Annesi Hediye Hanım altı aylık kız kardeşine hamile iken evin tüm sorumluluğunu üstlenmiştir.

Bahadır Metan 1941 yılında Oşora Mektebinde okumaya başlamıştır . O ve ailesi bundan sonra huzurlu bir hayat sürmeyi umut ediyorlardı ki bu sefer de 1944 sürgün faciası ile karşılaşacaklardı.

1944 de savaş Rusların lehine dönmeye başlamıştı. Kızıl Ordu 1944 yılı Kasım ayının 14 ünü 15 ine bağlayan gece iki yüz civarında Ahıska Köyünü basarak herkesi evlerinden dışarı çıkarmışlardı. ‘Almanlar gelip burayı bombalayacaklar, sizleri daha güvenli yerlere götüreceğiz, savaş bittikten sonra hemen yuvalarınıza döneceksiniz’ diye köylüleri kandırdılar. Herkesi Ağalık Bahçesi diye anılan meydanda topladılar. Uzun bir süre kendilerini götürecek arabaları beklediler. Nihayetinde toplanan insanları Amerikan Studabekir arabalarıyla tren istasyonuna götürürüler.Bu masum Ahıska Türklerini istasyonda bekleyen boş hayvan vagonlarına doldururlar. Böylelikle Ahıska Türklerinin meçhule yolculuğu başlamış oldu.

Yola çıkanların çoğu yaşlı,hasta,savaştan dönen yaralılar, kadın ve çocuklardı. Ruslar her istasyonda yemek ve ekmek vereceklerini söylemişlerdi. Ancak mevsimin kış olması nedeni ile alınan ekmek ve yemekler anında donuyordu. Öyle ki ekmekler balta ile kesilip dağıtılıyordu.

Ruslar her istasyonda mola anında vagonları tek tek dolaşarak hasta ve ölü olup olmadığını soruyorlar, ölenleri alıp götürüyorlar. Aileler bu durumda hasta ve ölüleri çarşaflara sararak gelen askerlere ‘yok’ cevabını veriyorlardı. Trenin ilk durduğu istasyonda gizli bir şekilde kazma ve kürek olmadan ölenleri kendi elleri ile gömüyorlardı.

Yirmi beş otuz gün hastalık,açlık ve sefalet içerisinde devam eden bu meçhul yolculuk (sürgün) sonunda ardında büyük kayıplar bırakarak sona ermiştir. Bahadır Metan tüm bu olayları henüz on bir yaşındayken yaşamış küçük bir çocuktur. Burada ancak bir kısmını sizlere aktarabildiğimiz yaşanan olaylar Bahadır Metan’ın hayatında unutulmaz ve derin izler bırakmıştır.

Gece yarısı Kazakistan’ın Çimkent vilayeti Sayram Rayonu Çernovodski (Karasu) Demir Yolu İstasyonuna gelen trenin vagon kapıları açılmaya başlanmıştır. Askerler gelen emirle herkesi vagondan apar topar aşağıya indirmeye başladılar. Evlerinden bazı ev eşyalarını getirebilenler ve getiremeyenler grup grup toplanmışlardı. İstasyonda kendilerini almaya gelecek olan öküz ve at arabalarını beklemeye başladılar. Mevsim kıştı ve hava oldukça soğuktu. Ertesi sabah beklenen arabalar gelebilmişti. Aileler çeşitli yerlere yerleştirilmek üzere arabalara bindirilirler.

Diğer Ahıskalı Aileler gibi Bahadır Metan ve ailesi de halkı Müslüman olan bir yere yerleştirilmişti. Yaşlılar ezan okuyup namaz kılarak bundan sonra aradıkları huzuru bulmak amacıyla Allah’a dua ettiler. Yerli halk yeni gelen misafirlerine sevgi ve ilgi ile yaklaştı. Bahadır Metan ve Ailesi buraya alışmakta zorluk çekmedi. Böylelikle Bahadır Metan’ın hayatında yeni bir sayfa açılmış oldu.

Burada Hükümet tarafından görevlendirilen Komisyon Bahadır Metan ve ailesini nüfusa kayıt ettiler. Çalışacak durumda olanlar Kolhoz (Kolektif Hocalık ) da çalışacaktır, okul yaşındakiler ise mektebe gidecektir.

Ardından yine Hükümet tarafından görevlendirilen Komisyon kendilerine yiyecek yardımında bulunur ve ekin ekmek için arazi verirler.

Acı günlerinin hatırası elbette hafızalardan kolay kolay silinmeyecektir. Ancak yine de Ahıskalılar vatanları olmadan hayatlarını gurbette şükran duyguları içerisinde devam ettirmeyi öğreneceklerdir.

Bahadır Metan 1944-1954 yılları arasında Kazakistan’da orta okulunu tamamlamıştır. Daha sonra tahsiline devam etmek için ailesi birlikte Özbekistan’a göç etmiştir. Tabi bu göç hiç de kolay olmamıştır. 1956’ya kadar onlara bir kazadan ikinci bir kazaya gitmek yasaktı. Özbekistan’a bu yüzden gizli ve kaçak olarak gitmişlerdir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Ortaokul sonunda Bahadır Metan'ın çekilen bir fotografı


Bahadır Metan 1958 yılında Taşkent Endüstriyel Teknik Lisesinin inşaat fakültesini tamamlayıp Yeniyol, Çinaz, Akkorgan Rayonlarında 1984 yılına kadar inşaat yönetmeni olarak görev yapmıştır.

Bahadır Metan inşaat fakültesinin yanında iki üniversite daha bitirmiştir.

1963-1968 yılları arasında Taşkent Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesini bitirerek,
gece okulundan (Lala Mektebi) Tarih Coğrafya ve Hukuk alanında öğretmenlik yapmıştır.

Tarih Fakültesinde okurken eş zamanlı olarak 1960- 1966 yılları arasında Taşkent Uluslararası İlişkiler Halk Üniversitesi Gece bölümünde Uluslararası İlişkiler eğitimi almıştır.

Daha sonra Sovyetler Birliği çapında Bilim Cemiyeti Taşkent Şubesinde faaliyette bulunmuştur.

Tüm bu parlak eğitim ve iş kariyerinden sonra Bahadır Metan yaşadığı hayat tecrübelerini ve vatan hasreti ile dolu duygularını geniş halk kitlelerine aktarmak amacıyla devlet yönetiminde görev almıştır. 1970 - 1980 yılları arasında Özbekistan'ın Akkorgan Rayonunda Milletvekilliği ve aynı zamanda Belediye Başkan yardımcılığı yapmıştır.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan Milletvekili iken çekilen fotografı, Özbekistan


Bahadır Metan’ın hiç bitmeyen vatan özlemi onun içini kemirip durmaktaydı. En sonunda Gürcistan’ın Ahıska’ya 70 km uzağında bulunan Haşur Rayonuna ailecek göç etmiştir. Burada 13 sene Rusya’nın Roztov Şehri Haşur Şubesi Podşibnik Bilya fabrikasında baş mühendis olarak çalışmaya devam etmiştir.Böylelikle doğduğu, çocukluğunun geçtiği ve akrabalarının yaşadığı toprakları bir kez daha görme şansına sahip olmuştur.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın doğum yeri olan Aspindza Rayonunu ziyareti


1992 yılında Türkiye ile Gümrük sınır kapıları artık açılmıştır. Bahadır Metan birkaç defa Türkiye’ye turist olarak gidip gelmiştir. Türkiye’de akrabalarını arayıp onların çoğu ile buluşup kaynaşmıştır. Nihayetinde 1997 yılında Türkiye’ye ailesi ile birlikte kalıcı olarak gelmiştir.

Şu an ailesi ile birlikte Bursa’da yaşamaktadır. Emekli ve iki çocuk babasıdır. Çocukları Taşkent Devlet Üniversitesi mezunudurlar. İkisi de şu an Bursa’da müzik öğretmeni olarak çalışmaktadır. Bahadır Metan’ın eşi Medeiyet Hanım ise 40 sene Özbekistan’da Özbek Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak orta okulda ders vermiştir. Şu an eşi de emeklidir.


Bahadır Metan'ın Arşivinden
Bahadır Metan'ın Türkiye'deki akrabaları ile buluşmasında çekilen bir fotograf

Bahadır Metan bu duygular ile hayata, vatanına ve akrabalarına gönülden bağlı bir insan. Bu uğurda çeşitli derneklere üye olmuş, onlara öncülük etmiş, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazmıştır. Hayatını kendinden sonra gelecek olanlara ışık olmaya adamıştır, ilerleyen yaşı bu kutsal görevi yerine getirmesine mani olamamıştır halen mücadelesine devam etmektedir.


Bahadır Metan'ın çalışma masasında çekilen bir fotografı

Bahadır Metan yetmiş beş yıllık yaşadığı hüzünlü,sevinçli ve mutlu günlerini inançla, gururla ve şükran ile anıyor.

Bahadır Metan’ın hayatını ve hatıralarını burada anlatmaya ne kelimelerimiz yeter ne de zamanımız. Yetmiş beş yıllık dolu dolu geçen bir hayat dile kolay geliyor.

Bir milletin vatanı için verdiği bu mücadeleyi okudukça ve gördükçe vatanımızın kıymetini daha iyi anlıyoruz. Atalarımız da vatanımız için benzeri mücadeleler vermişlerdir. Bugün bir vatana sahip isek bunun Atalarımızın yapmış olduğu fedakarlıklar neticesinde olduğunu unutmamalıyız . En az atalarımız kadar vatanımıza sahip çıkmalıyız. Yaşanan olaylardan ve tarihten ibret almalıyız.

Özhan GÜRSOY,31.01.2009 BURSA